Kayıtlar

KARADENİZ RÜYASI

Resim
Toplum bir yanda derin bir ekonomik kriz ile uğraşırken, diğer yanda COVID 19 hızla birinci dalganın ikinci tepe noktasına doğru ilerliyor. Toplumun gözü bugün itibarıyla 7.60’ı da geçen doların, 8.95 üzerinde seyreden avronun ve 1700’lü rakamları geçen vaka sayılarının paylaşıldığı COVID 19 Bilgilendirme Sayfası’nın üzerinde. Yürek sıkışıklığı bununla da bitmiyor ki, Anıt Sayaç an itibarıyla 274 rakamını gösteriyor. 2020 yılında öldürülen kadın sayısı. Saymaya devam edecek olursak, sayılara dökülmeye değer daha bir çok konu ve sorun var; iş kazaları sayısı, tacize uğrayan çocukların sayısı, sayılar sayılar sayılar. Sorunlar içinde sayılar arasından nefes almaya çalışıyoruz.   Tüm bu sorunlar yumağına gömülmüş bir şekilde yaşıyorken, geçtiğimiz ay tam da bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan topluma bir müjde vereceğini söyledi ve 21 Ağustos günü de bu müjdeyi Dolmabahçe Sarayı’ndan açıkladı. Erdoğan, Karadeniz'deki Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküp doğal gaz bulunduğunu duyurdu. ...

KALDIĞIMIZ YERDEN

Resim
  On beş gün önce paylaştığım “Bir Toplumsal Mutabakatın Sonu” başlıklı yazıda COVID 19’a karşı verilen mücadelede yakın dönem tecrübeleri ışığında toplumun ve iş dünyasının önümüzdeki zorlu sonbahar ve kış dönemine hazırlıklı olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştim. Konuya kaldığımız yerden biraz daha devam etmekte fayda görüyorum. Bu sefer gündem konumuz daha mikro ölçekte tüketicilerin endişe kaynakları ve şirketlerin bu endişeleri gidermek için ne denli hazırlıklı oldukları sorusu. Tüketicilerin makro düzeydeki ve sosyo-ekonomik yapıdan kaynaklanan endişe kaynaklarını net bir şekilde tanımlamış bulunuyoruz ve bu sorunların ne yazık ki bir çırpıda düzelmeyeceğini de biliyoruz. Birinci dalganın ilk dönemini yoğunluklu olarak karamsarlık, endişe ve çaresizlik içinde geçiren tüketicilerin hayatına dokunabilen sınırlı sayıda şirket ve marka olmuştu. Birinci dalganın ikinci döneminde bu endişelerin yanı sıra günlük hayat pratiklerimizi yürütebilmek adına kontrol altında tutm...

RAKAMLAR

Resim
  Türkiye COVID 19’a karşı yürütülen mücadeleye oldukça güçlü bir şekilde girmişti; toplum son yıllara damga vuran toplumsal kutuplaşma konusunu bir yana itmiş, meseleye siyaset üstü bir bakış açısıyla yaklaşmıştı. Korona vakalarının yaygınlık kazandığı Nisan ayında toplum sisteme olan inancını ve güvenini pekiştirmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bugüne dek elde ettiği en büyük desteği Nisan ayında görmüş, kamuoyu, sadece merkezi yönetimi değil, yerel yönetimleri de izledikleri politikalar ve gerçekleştirdikleri sosyal yardımlar nedeniyle siyasi duruşlarından bağımsız olarak desteklemişti. Kriz dönemlerinde toplumların mevcut liderlere sırtını dayaması ve onları daha fazla güçle beslemesi her zaman gözlenen bir olgudur. COVID 19 pandemisi bu anlamda benzer bir görüntünün birçok ülkede görülmesine vesile oldu. Ancak, Türkiye’nin bu ülkelerden en önemli farkı toplumun bir lidere değil, sisteme prim vermesiydi, sistemi yüceltmesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel popülar...

BİR TOPLUMSAL MUTABAKATIN SONU

Resim
Yaz bitti, bitiyor ve önümüz sonbahar. Bugüne değin yaşadıklarımızdan farklı bir sonbahar ve sonrasında da sert bir kış bizleri bekliyor. Hazır mıyız? Türkiye geçtiğimiz sonbahar ve kış aylarını son derece zorlu koşullarda geçirdi. Öncelikle devam eden ekonomik kriz ve bu krize eklemlenen askeri operasyonlar, depremler, mültecilerin Batı’daki sınır kapılarına yığılmaları gibi derin toplumsal travmalar sonrasında, Türkiye de tüm dünya ile birlikte son derece ölümcül bir pandemi ile karşı karşıya kaldı. Ekonomik kriz ve COVID-19’un her birisi tek tek ve bir araya gelen bileşik güçleri hayatımızda derin izler bıraktı. Pandemi döneminde toplum, bireyler, şirketler, devletler, kurumlar, aklımıza gelebilecek her varlık değişti ve dönüştü. Bu değişim ve dönüşüm devam ediyor. Üstelik daha yolun başındayız gibi; bu değişimi, dönüşümü önce anlamaya, sonra da adapte olmanın yollarını keşfetmeye çalışıyoruz. Bugüne değin gelişigüzel kullandığımız özel alan, kamusal alan, özgürlükler, haklar, m...

BİR İSTANBUL MASALI

Resim
  Türkiye’de siyasal ve sosyal muhalefetin en başarılı aktörleri kadınlar ve Kürtler. Kendi özgül mücadele nedenleri, koşulları ve yöntemleri bir yana, bu aktörlerin iki önemli ortak noktası bulunuyor. Birincisi, ne kadınlar ne de Kürtler mücadele alanlarında en ufak bir taviz vermeden, duruşlarını bozmadan, amasız lakinsiz, ısrarcı ve istikrarlı bir şekilde taleplerini dile getiriyorlar. Talepler somut, talepler günlük yaşam pratikleri üzerine oluşturulmuş. Üstelik talepler geniş bir toplumsal kapsayıcılık içinde dile getiriliyor. Bu iki aktörün ikinci ortak noktaları da sosyal mücadelelerinin bir varkalım mücadelesi olduğunun gayet bilincinde olmaları. Bu iki ortak nokta birbirinin hayat suyu olan bir duruşu kadınlara ve Kürtlere mümkün kılıyor. Ancak, günün sonunda Z raporu alındığında kadınların mücadele alanlarındaki kazanımları Kürtlerden çok daha fazla görünüyor. Bu nedenle de kadın hareketi Türkiye’deki siyasi ve sosyal diğer aktörlere güzel bir rol modeli sunuyor. Türkiye’...

“YASAKSA YASAK”

Resim
  Türkiye’de son aylarda kamuoyu gündemine damga vuran ve sosyal tartışma doğuran üç önemli konu oldu; İstanbul Sözleşmesi, Ayasofya ve sosyal medya düzenlemesi. Hükümet kamuoyu desteğinin de bilincinde olarak Ayasofya konusunda Cumhuriyet ve Cumhuriyet tarihi ile girdiği mücadelede zafer puanını hanesine yazdırdı. Osmanlı Hukuku Cumhuriyet Hukuku’nun önüne geçti ve 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı iptal edilerek, Ayasofya müze statüsünden cami statüsüne dönüştürüldü. Hükümet, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili duruşunda ise kadınlardan ve kadın örgütlerinden beklenmedik bir muhalefet ile karşılaştı ve şimdilik topu göğsünde yumuşatıyor, yeni bir hamle planlıyor. Muhtemelen yine kamuoyundan alacağı destekle Sözleşme’deki LGBTİ bireylere yönelik ifadeleri askıya alarak İstanbul Sözleşmesi’ne devam kararı alacak.   Sosyal medya düzenlemesi de Temmuz ayı sonunda yasalaştı ve “sosyal ağ sağlayıcısı” ifadesi ilk kez kanunlarda yer aldı. Kanunun getirdiği en önemli yenilik günlük...

Z KUŞAĞI MİTİ

Resim
  Twitter’da ve sosyal medya kanallarında son zamanlarda yeni bir söylem dolaşıma girdi ve bu söylem şu anda herkesin diline pelesenk olmuş durumda: “öyle bir Z Kuşağı geliyor ki, gençler önümüzdeki ilk Genel Seçimler’de AKP iktidarını, Cumhur İttifakı’nı alaşağı edecek ve bu partilere unutamayacakları bir ders verecek”. AKP – MHP karşısındaki kamp Z Kuşağı’ndan çok umutlu ve bu kuşağa önemli bir misyon yüklüyorlar. Bu söylem bir mit. Bu bir söylence. Bu bir hüsnükuruntu. Sia Insight’ın Marketing Türkiye için 11 – 15 Temmuz 2020 tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yaşayan 15-20 yaş grubu 421 gençle gerçekleştirdiği Z Kuşağı Araştırması bu kuşak hakkında son derece farklı bir resim çiziyor. Bu mit ile ilişkili yedi temel sosyolojik, siyasi ve kültürel gerçeklik var. Ve her bir gerçeklik bugünün gençlerinin siyaset ile ilişkisini belirliyor. Bir: Gençlerin kendilerine edindikleri siyasi kimliklerin başında Atatürkçülük geliyor ve onu da Türk Milliyetçil...

SİYASET VE Z KUŞAĞI

Resim
Türkiye’de şu anda herkesin gözünün kulağının üzerinde olduğu toplumsal gruplar bulunuyor. İstanbul Sözleşmesi nedeniyle kadınlar ve LGBTİ gruplar ile sosyal ve siyasi tartışmaların odağında yer alan Z Kuşağı bu toplumsal grupların en başında yer alıyorlar. Gözler Z Kuşağı’na çevrilir çevrilmez, Sia Insight Marketing Türkiye için İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde 11 – 15 Temmuz 2020 tarihleri arasında bilgi toplama aşamasını da Kolektif Piyasa Araştırma ve Danışmanlık’ın yaptığı bir Z Kuşağı Araştırması gerçekleştirdi. Araştırmanın bilgi toplama aşaması online gerçekleştirildi ve çalışmaya üç büyük ilin 15-20 yaş grubunu temsil niteliğine sahip 421 genç katıldı. Marketing Türkiye araştırma sonuçları ayrıntılı bir şekilde Eylül ayında okurları ile paylaşılacak, ancak öncesinde bu gençlerin toplumsal tartışmaların odağına gelmesine neden olan siyaset meselesine ve gençlerin siyaset ile ilişkisine çok da zaman kaybetmeden odaklanmak istiyorum.   Bundan iki yıl önce 15-25 ya...