Kayıtlar

KONUŞAN MARKALAR

Resim
  Yakın bir döneme kadar tüm dünyada markaların hemfikir oldukları bir duruş vardı: söz gümüşse, sukut altındır. İşte bu düstur ile markalar ve şirketler sosyal ve siyasi meseleler ile ilgili olarak herhangi bir tutum takınmaz ve konuşmazdı. Markalar başını kuma gömer ve apolitik bir duruş ile mümkün olduğunca geniş bir tüketici kitlesini kucaklamak ve kurulacak ilişkiyi sadece ürün ve hizmet dünyası ile sınırlandırmak isterdi. Ancak, markaların bu duruşu artık değişiyor ve dönüşüyor. Başını kuma gömmüş markalar tüketicilerin tercih listesinden siliniyor. Tüketiciler artık daha talepkar bir tutum sergiliyorlar ve markaların bir amaç sahibi olmalarını bekliyorlar. Amaç sahibi markaları da iki farklı düzlemde değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Markalar ürün ve hizmetleri ile sundukları somut faydayı ve marka vaadini örtük bir amacı hedefleyerek tüketicilerine ulaştırabilirler. Örneğin, bir GSM operatörü sadece kadınları hedefleyen ve kadınların kamusal alanda ya da evde günlü...

VELİAHT 2

Resim
  Bir önceki yazıda iktidar karşısındaki en büyük siyasi parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne odaklanmış ve kamuoyunun gönlündeki lideri tespit etmeye çalışmıştık. Biraz da iktidar ortağı parti seçmenleri sayesinde Muharrem İnce CHP’nin başında olması gereken siyasetçi gibi görünüyordu; ancak aslında Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile birlikte dört politikacı da birbirine yakın oranlarda partinin lideri olması gereken kişi olarak konumlandırılıyorlardı. Bu dört siyasetçi arasında hiçbiri diğerlerine karşı fark yaratamıyordu. Benzer bir sorgulamayı iktidar partisi AKP için de gerçekleştirdik ve kamuoyu nezdinde kimin veliaht olduğunu sorguladık. Sorgulamamızda bir öncekinden önemli bir fark bulunuyor. CHP ile ilgili sorgulamamızda mevcut Genel Başkan Kılıçdaroğlu da aday liderler arasında yer alırken, AKP ile ilgili sorgulamamızda mevcut lider Recep Tayyip Erdoğan’ı sorgulama dışında tuttuk. Tahmin edileceği üzere, Erdoğan aday olduğu sürece AKP içinde alter...

C SINIFI

Resim
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 24.000.000 hane bulunuyor ve bu hanelerin de önemli bir bölümü çekirdek aile (yüzde 65). Türkiye’de ikinci yaygın hane türü de gittikçe büyüyen tek kişilik haneler, bu haneler bugün toplam yapının yüzde 17’sini oluşturuyor. Üçüncü yaygın yapı da geniş aileler (yüzde 15). Geri kalan yüzde 3 de farklı aile türlerinden oluşuyor. Bu hane yapısı içinde Türkiye’de bulunan en geniş sosyo-ekonomik sınıf da toplumun yüzde 51’ini oluşturan C sınıfı (orta sınıf yüzde 22 ve orta alt sınıf da yüzde 29) ve bu sınıfta 12.250.000’e yakın hane bulunuyor. Bugün C sınıfını toplum geri kalan kesiminden ayıran birkaç önemli özellik bulunuyor. Bunlardan birincisi bu hanelerin kendi ekonomik durumları ile ilgili yaptığı değerlendirme. Toplumun genelinde son iki yıldır karamsar bir ruh halinin egemen olduğunu biliyoruz ve toplumun çoğunluğu gelecek on iki ay içinde kendi hane gelirlerinin daha da kötüye gitmesini bekliyor ve C sınıfı da toplu...

VELİAHT

Resim
  Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyet’in kuruluşu ile yaşıt bir siyasi parti ve son Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da 2010 yılının Mayıs ayından bu yana 10 yıldır partinin genel başkanlığı görevini sürdürüyor. Kılıçdaroğlu bugüne dek genel başkan olarak bir çok kez genel, yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarıştı, referandumlara girdi ve bunların hiç birini kazanamadı. Genel başkan olarak katıldığı ilk genel seçimde (2011 yılı) CHP oyların yüzde 25.98’ini alırken, 2018 yılında yapılan son seçimlerde de oyların yüzde 25.32’sini aldı. İki seçim arasında seçmen tercih oranı hiç değişmedi, sabit kaldı. Kılıçdaroğlu yönetiminin en büyük seçim başarısı İyi Parti ittifakı ile girdiği ve HDP’nin de aday göstermeyerek bu ittifaka açık destek verdiği son yerel seçimler oldu. CHP uzun yıllar sonrasında bir ittifak içinde de olsa İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini kazandı; İzmir’i elinde tuttu ve belediye başkanlıklarına Antalya, Adana ve Mersin gibi büyük şehir belediyeleri...

KARADENİZ RÜYASI

Resim
Toplum bir yanda derin bir ekonomik kriz ile uğraşırken, diğer yanda COVID 19 hızla birinci dalganın ikinci tepe noktasına doğru ilerliyor. Toplumun gözü bugün itibarıyla 7.60’ı da geçen doların, 8.95 üzerinde seyreden avronun ve 1700’lü rakamları geçen vaka sayılarının paylaşıldığı COVID 19 Bilgilendirme Sayfası’nın üzerinde. Yürek sıkışıklığı bununla da bitmiyor ki, Anıt Sayaç an itibarıyla 274 rakamını gösteriyor. 2020 yılında öldürülen kadın sayısı. Saymaya devam edecek olursak, sayılara dökülmeye değer daha bir çok konu ve sorun var; iş kazaları sayısı, tacize uğrayan çocukların sayısı, sayılar sayılar sayılar. Sorunlar içinde sayılar arasından nefes almaya çalışıyoruz.   Tüm bu sorunlar yumağına gömülmüş bir şekilde yaşıyorken, geçtiğimiz ay tam da bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan topluma bir müjde vereceğini söyledi ve 21 Ağustos günü de bu müjdeyi Dolmabahçe Sarayı’ndan açıkladı. Erdoğan, Karadeniz'deki Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküp doğal gaz bulunduğunu duyurdu. ...

KALDIĞIMIZ YERDEN

Resim
  On beş gün önce paylaştığım “Bir Toplumsal Mutabakatın Sonu” başlıklı yazıda COVID 19’a karşı verilen mücadelede yakın dönem tecrübeleri ışığında toplumun ve iş dünyasının önümüzdeki zorlu sonbahar ve kış dönemine hazırlıklı olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştim. Konuya kaldığımız yerden biraz daha devam etmekte fayda görüyorum. Bu sefer gündem konumuz daha mikro ölçekte tüketicilerin endişe kaynakları ve şirketlerin bu endişeleri gidermek için ne denli hazırlıklı oldukları sorusu. Tüketicilerin makro düzeydeki ve sosyo-ekonomik yapıdan kaynaklanan endişe kaynaklarını net bir şekilde tanımlamış bulunuyoruz ve bu sorunların ne yazık ki bir çırpıda düzelmeyeceğini de biliyoruz. Birinci dalganın ilk dönemini yoğunluklu olarak karamsarlık, endişe ve çaresizlik içinde geçiren tüketicilerin hayatına dokunabilen sınırlı sayıda şirket ve marka olmuştu. Birinci dalganın ikinci döneminde bu endişelerin yanı sıra günlük hayat pratiklerimizi yürütebilmek adına kontrol altında tutm...

RAKAMLAR

Resim
  Türkiye COVID 19’a karşı yürütülen mücadeleye oldukça güçlü bir şekilde girmişti; toplum son yıllara damga vuran toplumsal kutuplaşma konusunu bir yana itmiş, meseleye siyaset üstü bir bakış açısıyla yaklaşmıştı. Korona vakalarının yaygınlık kazandığı Nisan ayında toplum sisteme olan inancını ve güvenini pekiştirmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bugüne dek elde ettiği en büyük desteği Nisan ayında görmüş, kamuoyu, sadece merkezi yönetimi değil, yerel yönetimleri de izledikleri politikalar ve gerçekleştirdikleri sosyal yardımlar nedeniyle siyasi duruşlarından bağımsız olarak desteklemişti. Kriz dönemlerinde toplumların mevcut liderlere sırtını dayaması ve onları daha fazla güçle beslemesi her zaman gözlenen bir olgudur. COVID 19 pandemisi bu anlamda benzer bir görüntünün birçok ülkede görülmesine vesile oldu. Ancak, Türkiye’nin bu ülkelerden en önemli farkı toplumun bir lidere değil, sisteme prim vermesiydi, sistemi yüceltmesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel popülar...

BİR TOPLUMSAL MUTABAKATIN SONU

Resim
Yaz bitti, bitiyor ve önümüz sonbahar. Bugüne değin yaşadıklarımızdan farklı bir sonbahar ve sonrasında da sert bir kış bizleri bekliyor. Hazır mıyız? Türkiye geçtiğimiz sonbahar ve kış aylarını son derece zorlu koşullarda geçirdi. Öncelikle devam eden ekonomik kriz ve bu krize eklemlenen askeri operasyonlar, depremler, mültecilerin Batı’daki sınır kapılarına yığılmaları gibi derin toplumsal travmalar sonrasında, Türkiye de tüm dünya ile birlikte son derece ölümcül bir pandemi ile karşı karşıya kaldı. Ekonomik kriz ve COVID-19’un her birisi tek tek ve bir araya gelen bileşik güçleri hayatımızda derin izler bıraktı. Pandemi döneminde toplum, bireyler, şirketler, devletler, kurumlar, aklımıza gelebilecek her varlık değişti ve dönüştü. Bu değişim ve dönüşüm devam ediyor. Üstelik daha yolun başındayız gibi; bu değişimi, dönüşümü önce anlamaya, sonra da adapte olmanın yollarını keşfetmeye çalışıyoruz. Bugüne değin gelişigüzel kullandığımız özel alan, kamusal alan, özgürlükler, haklar, m...