Kayıtlar

ARAŞTIRMA SEKTÖRÜ

Resim
  Türkiye Araştırmacılar Derneği (TÜAD) her yıl olduğu gibi bu yıl da geçmiş yılın değerlendirmelerini içeren Sektör Büyüklüğü Raporu’nu hazırladı ve geçtiğimiz haftalarda araştırma/ veri toplama şirketleri temsilcileriyle ve araştırma veren şirketlerle düzenlenen toplantılarda sonuçların ana başlıklarını paylaştı. Bu yazıda 2021 raporunda öne çıkan üç ana başlığı ele almak istiyorum.   Araştırma Sektörü Büyümüyor Türkiye araştırma sektörü, COVID 19 pandemisinin alt üst ettiği 2020’ye 2019 yılında 690.000.000 TL ciro gerçekleştirerek girmişti ve enflasyondan bağımsız olarak yüzde 8’lik bir büyüme gerçekleştirmişti. Enflasyonu göz önüne alacak olursak, sektör 2019 yılını yüzde 6 küçülerek kapatmıştı. Tüm diğer sektörlerde olduğu gibi, araştırma sektörü de 2020 yılını çok önemli darbeler alarak geçirdi ve yılı 726.850.000 TL ciro ile tamamladı. Sektör bu zorlu sene içinde kağıt üzerinde yüzde 5 büyümeyi başarmıştı, ancak enflasyon hesaba katıldığında durum daha dramati...

EĞİTİM

Resim
Eğitim, bugün Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında gelen ve neredeyse kökleşmiş bir sorun alanı. Bu nedenle de dönemden ve günün popüler konularından bağımsız olarak her daim kamuoyunun hassasiyetle yaklaştığı konuların başında yer alıyor. Kamuoyunun ve fikir liderlerinin eğitim sorununun tanımı ve nedenselliği ile ilgili açıklamaları ve soruna dair çözüm önerileri bir yana, kamuoyundaki iki basit sorgulama bile toplumun konuya yönelik hassasiyetine ve beklentilerine dair çok şey söylüyor. Türkiye’de tüketicilerin sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde şirketlerden beklentileri üç konu etrafında şekillenmektedir; yıllardır değişmez bir şekilde eğitim ve sağlık ile son yıllarda artan bir şekilde kadın sorunu. Eğitim ve sağlık aslında devlet tarafından üstlenilmesi gereken iki temel kamu görevidir. Toplum bu konu ile ilgili beklentilerini o denli karşılanamaz bulmaktadır ki, devletin yanı sıra özel sektörün de bu alandaki sorunlara çare olmasını beklemektedir. İşte tam da b...

VERİLER

Resim
  1926 yılında kurulan Türkiye İstatistik Kurumu, ülkemizin en yerleşik, en köklü kurumlarından birisi. Bugün bu kurum ekonomi, demografi, eğitim, adalet, teknoloji, kültür, sosyal yapı gibi alanlarda Türkiye’nin fotoğrafını çeken ve geleceğini öngören çalışmalar gerçekleştiriyor. TÜİK, ülkemizdeki en önemli bilgi üretim kuruluşlarından bir tanesi. Kuşkusuz ki, son dönemlerde kurumun yönetim yapısında meydana gelen hızlı ve sürekli değişimler, özellikle ekonomi alanında üretilen bilgilerin kamuoyunda çok tartışılması, alternatif bilgi üretim merkezlerinin ortaya çıkması, bazı konularda (ölüm istatistikleri gibi) verilerin açıklanmasının ötelenmesi kurumun itibarı üzerinde negatif etkilere sahip oldu. TÜİK Türkiye üzerine oldukça çok geniş bir alanda veri üretse de bu veri setinden özellikle enflasyon, işsizlik ve bir ölçüde de büyüme gibi rakamların kamuoyunun ilgi alanına girdiğini belirtmek gerekiyor. Diğer veriler daha çok uzmanların ilgi alanında. Geçtiğimiz yılın sonlarına d...

KAZANAN MARKALAR

Resim
KAZANAN MARKA OLMAK İÇİN NELER YAPMAK GEREKİYOR?   “Tüketiciler markalardan hızlı hareket edebilen, bu döneme has yenilikçi ürün ve hizmetler geliştirme gücüne sahip, endişe giderici ve iyi hissettiren, sorunlara çözüm sağlayan ve hayatın devamlılığına destek olacak bir rol üstlenmesini beklemektedir. Geleceğin başarılı markalarının mimarisinde bu özellikler bulunacak. ” Mart 2020’den itibaren yaşadığımız belirsizlik ve kaygı dolu günlerde tüketicilerin beklentileri ve öncelikleri de değişti. Araştırmalarla tüketicilerin nabzını tutan kuruluşlar bu değişime kolayca uyum sağladılar. Ülkemizin önce gelen araştırma kuruluşlarından Sia Insight’ın Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı olan Hüseyin Tapınç’la pandemi döneminde ortaya çıkan tablo hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. “Markalar dünyası tüketici beklentilerini anlamada ve karşılamada sınıfta kaldı.” diyen Tapınç, başarılı markaların yaptıklarını araştırmalar ışığında Dünya okurları için özetledi.  Tüketici cephesinde neler de...

AĞUSTOS

Resim
2021 yılının Ağustos ayı zor geçiyor. Bir yanda yangınlar ve yüreğimizde açtığı yaralar, sel felaketlerinin gözümüzün önünden gitmeyen görüntüleri ve çok sayıda kayıp yaşanması, artan gıda fiyatları, mülteci dramları ve bunun ülkede yarattığı tansiyon, yükselen vakalar, yeni varyant söylentileri, okulların açılmasının belirsizliği ve sonrasında açılmanın getirdiği telaş, öte yanda biten yazı yakalama kaygısı ve kışın getirmesinden içten içe korktuğumuz yeni pandemi tedbirleri Ağustos ayını zorlu kılan nedenlerden bazıları. Ağustos ayının günlük sohbetlerine felaketler damga vurdu, yılların köklenmiş gündem maddesi ekonomi ile son bir buçuk yılı tanımlayan pandemi gündemin alt sıralarına düştü: günlerimizi yangınları, sel felaketini ve mültecileri konuşarak geçirdik. Bu üç konu gündemi belirlerken, toplumun geleceğine de damga vurdular. Öncelikle hemen belirtmek gerekiyor ki, tüm bu çalkantılı gündem nedeniyle kendimizi iyi hissetmiyoruz. Üç büyük ilde yaşayan metropollü tüketic...

DAYANIŞMA

Resim
  Geçtiğimiz ay bu günlerde Bodrum üzerine bir yazı yazmış ve Bodrum’un pandemi döneminde aldığı göç kadar, Bodrum’un verdiği göçe ve ileride daha da hız kazanacak bu göç verme olgusunun önemine dikkat çekmek istemiştim. Son on günde bölgede; Bodrum’da, Milas’ta, Antalya’da, Marmaris’te, Köyceğiz’de ve Aydın’da olağanüstü günler yaşandı ve yaşanıyor. Bölge boydan boya yeşilden karaya döndü, yerel halk hayatlarını sürdürmelerini mümkün kılan işlerini kaybetti, hektarlarca tarla ve zeytinlik yandı, geçim kaynağı binlerce hayvan öldü. Günlerce süren yangınlarda insanlar hayatlarını kaybettiler. Ormanların sakini yüzbinlerce hayvan artık yok. Ortak mekanlarımızı kaybettik. Yangın görüntüleri hafızalardan uzun süre silinmeyecek, yangının ruhlarda açtığı yara kolay kapanmayacak. Bodrum ve çevresinde yaşanan bu trajedinin bölgenin demografik yapısı üzerinde etkili olup olmayacağı önümüzdeki aylarda belli olacaktır. Bodrum’un dışarı verdiği ve vereceği göçe yerli halkın da eklenip ekle...

MEDYA

Resim
  Türkiye’de sosyal kurumlara duyulan güven düzeyi ile ilgili yanlış bir algı var. Toplumun belli bir kesiminde geçmişe kıyasla günümüzde sosyal kurumlara daha az güvenildiğine dair bir inanç var. Ancak, gerçek bunun tam tersi. Dünya Değerler Araştırması (World Values Survey) bulgularına göre, Türkiye’de bir sosyal kurum olarak parlamentoya, medyaya, silahlı kuvvetlere ve emniyete duyulan güven seviyesinde 2001 ve 2018 yılları arasında önemli bir değişim gözlenmiyor. Bu toplumsal kurumlara duyulan güven ya benzer bir düzeyde seyrediyor ya da bazı kurumlara daha da çok güveniliyor. Örneğin, 2001 yılında toplumun yüzde 42’si parlamentoya güven duyarken, 2018 yılında bu oran yüzde 59; 2001 yılında toplumun yüzde 69’u emniyete güvenirken, bu oran 2018’de yüzde 84.   Sia Insight tarafından üç büyük ilde yetişkin nüfus ile geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre toplumun yüzde 64’ü parlamentoya güvenirken, emniyete duyulan güven yine yüzde 84 düzeyinde....