Kayıtlar

YENİ NESİL

Resim
Geçen gün bir şirketin çağrı merkezini aradım, bir servis talebinde bulunmak için. Çağrı merkezi müşterilerini klasik bir şekilde hoş geldiniz diye karşıladıktan sonra, “yeni nesil müşteri hizmetleri deneyimi”nden söz etmeye başlıyor. Eğer pazarlama dünyasına aşina olmasam bu tamlama sonrasında hafiften ürperirdim, bir tedirginlik yaşardım, peki şimdi ne olacak diye. Alt tarafı basit bir talep için aradığım bir çağrı merkezinde ilk duyduğum sözcüklerin “yeni nesil”, “müşteri deneyimi” gibi kavramlardan oluşması bu dünyanın yabancısı müşteriler için hoş bir “müşteri deneyimi” başlangıcı değil. Masa başında kaleme kalırken kulağa hoş gelen sözcükler, kavramlar sahaya indiğimizde bazen tüketicilere bir şey ifade etmiyor.   Dil çok önemli, kullandığımız sözcükler anlam dünyamızı şekillendirmek ve vermek istediğimiz mesajı taşımakla kalmıyor, iletişim kurduğumuz kişi veya topluluklar ile kurulan ilişkinin doğasına dair önemli mesajlar da veriyor. Tüketici ile üstenci bir dil ile m...

ALTILI MASA

Resim
  Altılı Masa ve bu masanın katılımcı partilerinin masaya kattıkları üzerine bugüne dek birçok analiz yapıldı, yazı yazıldı ve söz söylendi. Tüm bunların ortak kesişim noktası kuşkusuz ki masanın seçmenleri harekete geçirmekten yoksun olması ve seçmene “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vadetmenin ötesine henüz geçememesi. Oysa hepimiz biliyoruz ki, tercihlerimizi etkileyen en önemli unsurlar bize sunulan önermelerin hayatımıza dokunabilme gücü ve sorunlarımıza çözüm getirebilmesi. Altılı Masa önümüzdeki aylarda oy kullanacak ortalama bir seçmene ne vadediyor, bu vaatler seçmenin hayatındaki hangi sorunlara dokunuyor ve bu sorunlara nasıl bir çözüm önerisi getiriyor? Altılı Masa seçmeni ikna etme gücünü nereden alıyor, onun bu sorunları çözebileceğine seçmen neden inansın, neye dayanarak ikna olsun? Dört sorudan oluşan bu soru setine verilecek yanıtlar Altılı Masa’nın (şimdilik Millet İttifakı da diyebiliriz) Cumhur İttifak’ı karşısındaki tercih edilme düzeyini belirleyecek ...

DEĞİŞEN DENGELER

Resim
  Son günlerde akademisyenler, gazeteciler ve araştırmacılar tarafından kamuoyu, daha doğrusu seçmen eğilimleri araştırmaları hakkında yazılan birçok yazı ile karşılaşıyorsunuzdur. Bu tür yazıların araştırma okuryazarlığının gelişmesine destek sağladığı sürece son derece değerli çalışmalar olduğuna inanıyorum. Ne yazık ki, bırakın ortalama eğitim seviyesi sekiz sene ile sınırlı toplumu, bu tür araştırmaları kullanan ve toplumla paylaşan medya mensuplarının bile araştırma okuryazarlığı oldukça sınırlı. Bu da kaliteli araştırmalar ile defolu çalışmaların bir arada gündeme gelmesine ve sonuçta bilgi kirliliğine, demokratik ve çağdaş toplumların vazgeçilmezi olan kamuoyu araştırmalarının itibarının lekelenmesine neden oluyor.   Pazarlama araştırmaları nasıl pazarlama dünyasının karar alma süreçlerinin vazgeçilmez bir parçasıysa, aynı şekilde kamuoyu araştırmaları da siyasi partilerin ve siyasetçilerin, toplumsal kurumların ya da sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının ayrılma...

YOKSULLUK

Resim
  Geçtiğimiz senenin sonundan bu yana üzerinde en çok düşünmeye başladığımız, anlamaya çalıştığımız ve tartıştığımız kavramların başında yoksulluk ya da yoksullaşma geliyor. 2018 Ağustos’undan bu yana ne olduğu ve özellikle kök nedenleri üzerinde toplum olarak bir türlü hemfikir olamadığımız ekonomik kriz ne zamanki cepleri sarsmaya ve sofradan bazı şeylerin kalkmasına neden olmaya başladı, siyasi tercihlerimizden bağımsız olarak toplumun çok küçük bir kesimi hariç ezici çoğunluğumuz ülkedeki ekonomik krizin varlığını kabul ettik. Dışarıda uzun bir süredir var olan kriz evlerden içeri girmiş oldu. Bu farkındalık ve kabulleniş yoksullaşma sürecindeki birinci adım oldu. Meselenin ikinci adımda ise yoksullaşma sürecini enflasyon oranının doludizgin yükselmesi ile birlikte deneyimlemeye başladık. Bu öyle bir deneyimleme ki, toplumdaki küçük bir azınlık dışındaki hemen hemen herkes bu süreci yaşıyor, onun bir parçası konumunda. Hepimizin yoksullaşması ayrı bir hikâye anlatıyor ve yo...

HASARLI İLETİŞİM

Resim
  Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğumuz ayın başında yapmış olduğu başörtüsü çağrısının yarattığı toplumsal rahatsızlıkları bir önceki yazımda ayrıntısı ile yazmıştım (Altın Tepsi) . O yazının da Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak en azından bir süreliğine son yazı olduğunu düşünmüştüm. Yanılmışım. Kılıçdaroğlu toplumsal gündemden kalkmış ve kimsenin konuşmadığı türban meselesini durduk yere gündeme getirirken Meclis’te iktidarın dezenformasyon ve muhalefetin de sansür yasası olarak tanımladığı yasanın maddeleri görüşülmeye başlanmıştı. Bu yasanın ülkenin son yıllarda en çok tartıştığı ve tüm toplumun hayatını derinden etkileyecek yasalardan birisi olduğu tartışma götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. CHP Genel Başkanı ve Altılı Masa’nın müstakbel Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu yine bu yasanın konuşulduğu ve Meclis’te kabul edildiği günlerde ABD’ye bir geziye gitti. Bu gezinin içeriği ve başarılı bir gezi olup olmadığı basında çok tartışıldı, bunları tekrar etmeye g...

ALTIN TEPSİ

Resim
  Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3 Ekim akşamı sosyal medya platformlarından yaptığı “Bazı şeyler yürek ister, o yürek benim yol arkadaşlarımda var!” başlıklı, hem kendi partisi hem de iktidar için turnosal kağıdı görevini göreceğini iddia ettiği çağrısından ve sonrasında yaşananlardan dolayı çok rahatsızım.  İçim huzursuz. Kılıçdaroğlu, helalleşme şemsiyesi altına bu sefer başörtüsü konusunu alarak kadınların kılık kıyafeti üzerine yapılan siyasi tartışmaları sonsuza dek bir yana koymak adına bu konuda ertesi gün bir yasa teklifi vereceklerini duyurdu evinde yaptığı çağrıdan. Ertesi gün de üç maddelik yasa teklifini verdi CHP. Özünde kamu kurumlarında çalışan kadınların mesleki gereklilikler dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi bir zorlamaya tabi tutulmalarını engelleyen bir düzenlemeden söz ediyoruz. Benim rahatsızlığım nereden kaynaklanıyor peki?  Bu soruyu kaç kez sordum kendime.  Galiba yanıtı şu: İktidar partisinin (partilerinin) politikalarını ve ülkeyi yöne...

BÜYÜME

Resim
  TÜİK geçtiğimiz ayın (Ağustos) son günü Türkiye’nin 2022 yılı ikinci çeyrek sonundaki büyüme oranını paylaştı; yüzde 7.6. Bu büyüme oranı ile Türkiye G20 ülkeleri arasında üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’den daha çok büyüyen ülkeler Hindistan (yüzde 13.5) ve Suudi Arabistan (yüzde 11.8) olarak sıralanırken, İspanya (yüzde 6.3) ve Arjantin (yüzde 6) ekonomileri de bizim ekonomimiz kadar büyüdüler. G20 ülkeleri arasında en az büyüyen üç ülke de Çin (yüzde 0.4) ve Japonya (yüzde 0.2) ile yüzde 4 küçülen Rusya olarak sıralandı. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi olan ABD yüzde 1.7 büyüme kaydederken, Euro kullanan AB ülkeleri ortalaması da yüzde 3.9 olarak tarihe geçti (1) . Türkiye ekonomisindeki büyümenin motoru açık ara farkla finans ve sigorta faaliyetleri (yüzde 27) ile hizmetler (yüzde 18) oldu. İnşaat ise büyümeden nasibini alamayan, tam tersine ciddi bir şekilde daralma yaşayan bir faaliyet alanı oldu (yüzde 11). Tarım, ormancılık ve balıkçılık da daralma yaşayan bir ...