Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AKKUYU

Resim
Türkiye gibi gündemin baş döndürücü hızda değiştiği bir ülkede herhangi bir toplumsal meseleyi derinlemesine tartışmak, sonrasında da toplumsal karar aşamasına ulaşmak mümkün olmuyor. Toplumsal meseleler tam anlamıyla kapanmadan üstü açık bırakılıp, bir sonraki meseleye hızla geçiyoruz, onu da yarım yamalak tartışıp, hemen “bir sonraki” diyoruz. Türkiye, yarım yamalak tartışılmış toplumsal meseleler mezarlığı. Nükleer enerji de Türkiye’nin derinliğine tartıştığı bir mesele değil. Dünyanın birçok ülkesinde geniş katılımlı toplumsal hareketlere neden olan nükleer enerji ve yeni bir nükleer santral kurulması bizde günlük gündem arasında kaybolup gidiyor. Nükleer santral meselesi, Mersin ve Sinop Nükleer Karşıtı Platform ya da yerel çevre örgütleri gibi lokal sivil hareketlerin etki alanı ile sınırlı kalıyor. Greenpeace gibi uluslararası örgütler meseleye dönem dönem dahil olsa da konu toplumsal bir sorun haline dönüşmüyor. Siyasi partilerin bu konudaki duruşu bile meçhul; nükleer sant...

İTİBAR, COVID-19 VE ÇALIŞANLAR

Resim
Kurumsal itibar bir şirketin her şeyidir; sosyal paydaşların bir şirket hakkındaki her türlü algı, deneyim ve beklentilerinin bileşkesidir, özüdür. İtibar, bir şirket yöneticisinin üzerine titremesi ve yönetmesi gereken en önemli değerdir. Her ne kadar kurumsal itibarın ya da salt kelime olarak itibarın literatürde ve sözlüklerde sabit bir tanımı olsa da toplumdan topluma farklılaştığını, yıllar içinde değişen anlamlar taşımaya başladığını, içeriğinin dönüşüm geçirdiğini biliyoruz. İtibar, sosyal bir kavramdır; değişir ve dönüşür. Sabit değildir. Benzer şekilde, itibarı oluşturan ve onu anlamlandırmamızı etkileyen itibar bileşenleri de sabit değildir. İtibar bileşenleri kültürel dönüşümler, toplumsal hareketlilikler ve hatta siyasi gelişmeler neticesinde zaman içinde değişir. Türkiye’de son dönemlerde gerçekleştirilen kurumsal itibar araştırmaları ‘çalışanına değer veren’ şirket algısının artan bir şiddette kurumların itibarı üzerinde etkili olmaya başladığını göstermektedir. B...

ARABA SEVDASI

Resim
Türkiye’de araştırma dünyasında yanıtı önceden belli olan, araştırmacıyı şaşırtmayan üç beş sorudan biri “yarın elinize beklenmedik bir şekilde 10.000/ 50.000 / 100.000 / 250.000/ 1.000.000 lira geçse, bu parayla ne yapardınız” sorusudur. Sorunun ilk yanıtı rakamlardan bağımsız bir şekilde her daim her koşulda ev, olmadı bir arsa sahibi olmaktır. “Dünyada mekan, ahrette iman” sözünün dillerde pelesenk olduğu ve bir ev sahibi olmanın farklı nedenlerle sosyal genlere bu denli nakşedildiği bir toplumda bu yanıt hiçbir araştırmacıyı şaşırtmaz. Bu sorunun ikinci yanıtı da araba sahibi olmaktır. Günün ekonomik koşullarına göre altın, döviz, Türk Lirası ve borsa gibi gerçek yatırım araçları bu iki yanıtı izler. Araba sahibi olmak her ne kadar öncelikle bir yatırım aracı olarak gündeme gelse de sosyal hareketliliğimizi sağlayan otomobil aynı zamanda insanı özgürlüğe taşıyan bir araç, maceracı yönümüzü tatmin etmek için bir aracı, aile üyelerini önemsediğimizin bir göstergesi, kendimizi b...