Kayıtlar

salgın etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

SALGIN

Resim
  Hepimizin kendi günlük hayatında şahit olduğu gibi pandemide yeni bir aşamaya geçmiş bulunuyoruz. Her geçen gün daha fazla sayıda bir aile üyesinin, akrabanın, arkadaşımızın ya da bir tanışımızın (yeniden) pozitif olduğunu öğreniyoruz ya da bizzat kendimiz bu virüsü alıyoruz. Çevremizden yola çıkarak geliştirdiğimiz bu deneyim ve bilgi rakamlara da yansıyor. Her ne kadar resmi rakamlara yönelik tartışmalar olsa da Sağlık Bakanlığı verileri Haziran ayından bu yana vaka ve vefat sayılarının hızla yükseldiğini ortaya koyuyor. 30 Mayıs – 05 Haziran 2022 tarihleri arasında kayıtlara geçen haftalık vaka sayısı 7.322 ve vefat sayısı 19 iken, 25 Temmuz – 01 Ağustos 2022 tarihlerinde bu sayılar sırasıyla 406.322 ve 337 olarak açıklandı. Son iki ay içinde vaka sayılarında elli kattan ve vefat sayılarında da on yedi kattan daha fazla artış oldu. Bundan tam bir sene önce 2021 yılında 30 Mayıs – 05 Haziran tarihleri arasındaki haftalık vaka sayısı 46.616 ve vefat sayısı 797 olarak açıkl...

KALDIĞIMIZ YERDEN

Resim
  On beş gün önce paylaştığım “Bir Toplumsal Mutabakatın Sonu” başlıklı yazıda COVID 19’a karşı verilen mücadelede yakın dönem tecrübeleri ışığında toplumun ve iş dünyasının önümüzdeki zorlu sonbahar ve kış dönemine hazırlıklı olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştim. Konuya kaldığımız yerden biraz daha devam etmekte fayda görüyorum. Bu sefer gündem konumuz daha mikro ölçekte tüketicilerin endişe kaynakları ve şirketlerin bu endişeleri gidermek için ne denli hazırlıklı oldukları sorusu. Tüketicilerin makro düzeydeki ve sosyo-ekonomik yapıdan kaynaklanan endişe kaynaklarını net bir şekilde tanımlamış bulunuyoruz ve bu sorunların ne yazık ki bir çırpıda düzelmeyeceğini de biliyoruz. Birinci dalganın ilk dönemini yoğunluklu olarak karamsarlık, endişe ve çaresizlik içinde geçiren tüketicilerin hayatına dokunabilen sınırlı sayıda şirket ve marka olmuştu. Birinci dalganın ikinci döneminde bu endişelerin yanı sıra günlük hayat pratiklerimizi yürütebilmek adına kontrol altında tutm...

RAKAMLAR

Resim
  Türkiye COVID 19’a karşı yürütülen mücadeleye oldukça güçlü bir şekilde girmişti; toplum son yıllara damga vuran toplumsal kutuplaşma konusunu bir yana itmiş, meseleye siyaset üstü bir bakış açısıyla yaklaşmıştı. Korona vakalarının yaygınlık kazandığı Nisan ayında toplum sisteme olan inancını ve güvenini pekiştirmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bugüne dek elde ettiği en büyük desteği Nisan ayında görmüş, kamuoyu, sadece merkezi yönetimi değil, yerel yönetimleri de izledikleri politikalar ve gerçekleştirdikleri sosyal yardımlar nedeniyle siyasi duruşlarından bağımsız olarak desteklemişti. Kriz dönemlerinde toplumların mevcut liderlere sırtını dayaması ve onları daha fazla güçle beslemesi her zaman gözlenen bir olgudur. COVID 19 pandemisi bu anlamda benzer bir görüntünün birçok ülkede görülmesine vesile oldu. Ancak, Türkiye’nin bu ülkelerden en önemli farkı toplumun bir lidere değil, sisteme prim vermesiydi, sistemi yüceltmesiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel popülar...

YEREL SİYASET

Resim
Türkiye’de 18 yıldır devam eden AKP iktidarının tahtının ilk sallandığı seçim 7 Haziran 2015 Genel Milletvekili Seçimleri olarak tarihe geçti. AKP’nin tek başına iktidar olamadığı bu seçimde parti ilk kez Meclis’teki çoğunluğunu kaybetti. Ülke içinde atmosfer bir anda değişti, ‘AKP iktidarı kaybediyor mu’ soruları eşliğinde ve hükümetin kurulamaması sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihte ilk kez seçimlerin yenilenmesi kararını aldı. Kasım ayında gerçekleştirilecek seçime kadar olan aylar da bilinmezliklerle dolu karanlık bir dönem olarak tarihteki yerini aldı ve 1 Kasım Seçimlerinden AKP tek başına iktidarla çıktı. Merkezi yönetimde olmasa da AKP’yi yerel yönetimlerde tahtından eden seçim 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri oldu. İstanbul’da iptal edilen seçim Haziran ayında yenilendi ve CHP bu sefer seçimleri daha da yüksek bir oy oranı ile kazandı. Üç büyük ilde yerel iktidar artık Cumhuriyet Halk Partisi’nindi.   Bugün ülkenin siyasi gündeminde erken seçim tartışmaları gittikçe d...

GÖNÜLÇELEN

Resim
Türkiye’de son yıllarda tüketicilerin şirketler ile kurduğu ilişki inişli çıkışlı bir düzlemde seyrediyor. 2020 yılının travmatik gündemini şimdilik bir yana bırakacak olursak, tüketicilerin şirketlerle kurduğu ilişkide yakın dönemde iki önemli dönüm noktası olduğunu biliyoruz. Bunlardan birincisi, ülkede kurumlara duyulan güveninin zayıfladığı yıllar ve ikincisi de ekonomik kriz. Türkiye esas itibarıyla güven ilişkileri açısından bireysel ve toplumsal özgüven eksikliğinden dolayı gelişmemiş toplum statüsünde bulunuyor. Dünya Değerler Araştırması 2014 verilerine göre Türkiye’de toplumun sadece 12’si “insanların çoğuna güvenebilirim” diye düşünürken, bu oran bir başka Akdeniz ülkesi İspanya’da yüzde 19, ABD’de yüzde 35, Almanya’da yüzde 45 ve Hollanda’da yüzde 66. Bireyler arasındaki ilişki güvensizlik temeli üzerinde yükselirken, toplumda son zamanlarda gözlemlenen önemli bir gelişme sosyal kurumlara duyulan güvenin zayıflaması oldu. Siyasal, ekonomik ve sosyal fonksiyonları taşı...

İTİBAR, COVID-19 VE ÇALIŞANLAR

Resim
Kurumsal itibar bir şirketin her şeyidir; sosyal paydaşların bir şirket hakkındaki her türlü algı, deneyim ve beklentilerinin bileşkesidir, özüdür. İtibar, bir şirket yöneticisinin üzerine titremesi ve yönetmesi gereken en önemli değerdir. Her ne kadar kurumsal itibarın ya da salt kelime olarak itibarın literatürde ve sözlüklerde sabit bir tanımı olsa da toplumdan topluma farklılaştığını, yıllar içinde değişen anlamlar taşımaya başladığını, içeriğinin dönüşüm geçirdiğini biliyoruz. İtibar, sosyal bir kavramdır; değişir ve dönüşür. Sabit değildir. Benzer şekilde, itibarı oluşturan ve onu anlamlandırmamızı etkileyen itibar bileşenleri de sabit değildir. İtibar bileşenleri kültürel dönüşümler, toplumsal hareketlilikler ve hatta siyasi gelişmeler neticesinde zaman içinde değişir. Türkiye’de son dönemlerde gerçekleştirilen kurumsal itibar araştırmaları ‘çalışanına değer veren’ şirket algısının artan bir şiddette kurumların itibarı üzerinde etkili olmaya başladığını göstermektedir. B...

07 MAYIS: OYUN ALANI VE AKTÖRLER

Resim
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş içinden geçtiğimiz günlerin hassasiyetinden yararlanarak ve koronavirüsüne referans vererek, Ramazan’ın ilk Cuma namazı hutbesinde sözde sağlığa zarar veren şeyleri tek tek saydı ve insanlığı pisliğe, sigaraya, alkole, eşcinselliğe ve evlilik dışı ilişkiye karşı mücadeleye davet etti. Bu davette bir ölçüde evlilik dışı ilişki ama özellikle eşcinsellik ön plana çıktı ve Başkan’ın söyledikleri toplumda hızla bir tartışma başlattı. 1990’lı yıllarda kalan “HIV, ölüm ve toplumsal düzenleme“ üçlüsü 2020 Türkiye’sinde yeniden önümüze kondu. Aslında bu üçlüde en önemli mevzu toplumsal düzenlemeydi, diğer ikisi amaca ulaşmak için birer araçtı. Türkiye’de toplumsal meselelerde nerede ve nasıl durduğumuzun en iyi ayrıştırıcılarından birisi olan eşcinsellik ile ilgili tartışmada bireyler, sivil toplum örgütleri ve kurumlar hemen saflarını seçti ve bu tartışmada yerlerini aldılar. Tartışmadaki en önemli cümlelerden birisini de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip...

01 MAYIS: KORONAVİRÜS SALGINI VE ARAŞTIRMA DÜNYASI

Resim
Koronavirüs salgını hem dünyada hem de Türkiye’de birçok sektörü doğrudan ya da dolaylı yollarla etkiledi. Araştırma sektörü salgından direkt etkilenen sektörlerin başında geliyor. Bu etkilenmenin ardında iki temel faktör var; birisi en önemli iş paydaşımızla ve diğeri de iş yapma biçimimizle ilgili. Salgın Türkiye’de görülmeye başlar başlamaz öncelikle hemen hemen tüm araştırma veren kurumlar kendilerini koruma güdüsüyle araştırma programlarını gözden geçirdiler ve kısıntılara gittiler, araştırma programını aynen devam eden şirket son derece sınırlı bir sayıda kaldı. Araştırma verenlerin kendini koruma güdüsü de iki aksta işledi; finansal aks ve sosyal sorumluluk aksı. Birçok şirket hem kendi firmalarındaki hem de sektörlerindeki daralmayı öngörerek araştırmalarını durdurdular ya da ötelediler. Yeni bir ürün çıkartmanın ya da iletişim çalışmalarının sekteye uğradığı bu dönemde sadece zorunlu görülen, elzem araştırmalarla ya da günü anlamayı sağlayan araştırmalar ile yo...

30 NİSAN: ARAŞTIRMA VE PAZARLAMA SEKTÖRÜNÜN KÜÇÜLMESİ EKONOMİYİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK

Resim
Fatoş Karahasan Salgının görece etkisinin daha az hissedildiği 2020 birinci çeyreğinde bile Batı ülkelerinde pazarlama araştırması sektörünün yüzde 20’nin üzerinde daraldığı tahmin ediliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, Mart sonunda şirketlerin yüzde 85’i pazarlama etkinliklerini tamamen durdurmuş bulunuyor (1). 2 Mayıs 2020 Dünya Pazarlama Araştırmacıları Günü öncesinde, Sia Insight Genel Müdür, Kurucu Ortak ve TÜAD Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Tapınç’la araştırma ve pazarlama sektörümüzün durumunu değerlendirdik. Tapınç’ın paylaştığı verilere göre, Türkiye’de de benzer bir eğilim gözlemleniyor. Oysa, geçmiş yıllardaki yaşanan krizlerde reklam yatırımlarını kesmeyen şirketlerin zor zamanları büyüyerek atlattıklarını ve bu büyümenin daha sonraki dört beş yıllık zaman diliminde de sürdüğüne dair pek çok vaka analizi mevcut. Şirketler, iletişim bütçelerini daraltırken, bu kalemlerin bir harcama değil yatırım olduğu gerçeğini unutmamalılar. “Şirketl...