Kayıtlar

Sia etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

AKKUYU

Resim
Türkiye gibi gündemin baş döndürücü hızda değiştiği bir ülkede herhangi bir toplumsal meseleyi derinlemesine tartışmak, sonrasında da toplumsal karar aşamasına ulaşmak mümkün olmuyor. Toplumsal meseleler tam anlamıyla kapanmadan üstü açık bırakılıp, bir sonraki meseleye hızla geçiyoruz, onu da yarım yamalak tartışıp, hemen “bir sonraki” diyoruz. Türkiye, yarım yamalak tartışılmış toplumsal meseleler mezarlığı. Nükleer enerji de Türkiye’nin derinliğine tartıştığı bir mesele değil. Dünyanın birçok ülkesinde geniş katılımlı toplumsal hareketlere neden olan nükleer enerji ve yeni bir nükleer santral kurulması bizde günlük gündem arasında kaybolup gidiyor. Nükleer santral meselesi, Mersin ve Sinop Nükleer Karşıtı Platform ya da yerel çevre örgütleri gibi lokal sivil hareketlerin etki alanı ile sınırlı kalıyor. Greenpeace gibi uluslararası örgütler meseleye dönem dönem dahil olsa da konu toplumsal bir sorun haline dönüşmüyor. Siyasi partilerin bu konudaki duruşu bile meçhul; nükleer sant...

İTİBAR, COVID-19 VE ÇALIŞANLAR

Resim
Kurumsal itibar bir şirketin her şeyidir; sosyal paydaşların bir şirket hakkındaki her türlü algı, deneyim ve beklentilerinin bileşkesidir, özüdür. İtibar, bir şirket yöneticisinin üzerine titremesi ve yönetmesi gereken en önemli değerdir. Her ne kadar kurumsal itibarın ya da salt kelime olarak itibarın literatürde ve sözlüklerde sabit bir tanımı olsa da toplumdan topluma farklılaştığını, yıllar içinde değişen anlamlar taşımaya başladığını, içeriğinin dönüşüm geçirdiğini biliyoruz. İtibar, sosyal bir kavramdır; değişir ve dönüşür. Sabit değildir. Benzer şekilde, itibarı oluşturan ve onu anlamlandırmamızı etkileyen itibar bileşenleri de sabit değildir. İtibar bileşenleri kültürel dönüşümler, toplumsal hareketlilikler ve hatta siyasi gelişmeler neticesinde zaman içinde değişir. Türkiye’de son dönemlerde gerçekleştirilen kurumsal itibar araştırmaları ‘çalışanına değer veren’ şirket algısının artan bir şiddette kurumların itibarı üzerinde etkili olmaya başladığını göstermektedir. B...

ARABA SEVDASI

Resim
Türkiye’de araştırma dünyasında yanıtı önceden belli olan, araştırmacıyı şaşırtmayan üç beş sorudan biri “yarın elinize beklenmedik bir şekilde 10.000/ 50.000 / 100.000 / 250.000/ 1.000.000 lira geçse, bu parayla ne yapardınız” sorusudur. Sorunun ilk yanıtı rakamlardan bağımsız bir şekilde her daim her koşulda ev, olmadı bir arsa sahibi olmaktır. “Dünyada mekan, ahrette iman” sözünün dillerde pelesenk olduğu ve bir ev sahibi olmanın farklı nedenlerle sosyal genlere bu denli nakşedildiği bir toplumda bu yanıt hiçbir araştırmacıyı şaşırtmaz. Bu sorunun ikinci yanıtı da araba sahibi olmaktır. Günün ekonomik koşullarına göre altın, döviz, Türk Lirası ve borsa gibi gerçek yatırım araçları bu iki yanıtı izler. Araba sahibi olmak her ne kadar öncelikle bir yatırım aracı olarak gündeme gelse de sosyal hareketliliğimizi sağlayan otomobil aynı zamanda insanı özgürlüğe taşıyan bir araç, maceracı yönümüzü tatmin etmek için bir aracı, aile üyelerini önemsediğimizin bir göstergesi, kendimizi b...

MEMLEKETİMDEN GENÇLİK MANZARALARI

Resim
İki gün önce Türkiye Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladı, ülke tarihinin en önemli dönemeçlerinden birisi olan 19 Mayıs’ın da 101. yılıydı. 1938 yılından itibaren Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanan 19 Mayıs, 1980 yılından bu yana da Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanıyor. 1980’li yıllar bu ülkede resmi tarihin bir kez daha ele alındığı, yeniden kurgulandığı ve yazıldığı yıllar olarak tarihteki yerini aldı. İkinci resmi tarih yeniden yazımının miladını da 2011 yılı olarak belirlemek herhalde yanlış olmayacaktır.   Geçmiş bayram ülkemizden gençlik manzaraları sunmak, belki de daha doğru bir tanımlama ile gençlik manzarası paylaşmak için bir vesile sunuyor. Gençlik, biraz da Batı’dan ithal ettiğimiz düşünce sistematiği nedeniyle her daim toplumda değişimin itici gücü, dönüşümün en önemli sosyal aktörü olarak algılanmıştır. Gençlikten beklenen, başta aile, eğitim ve siyaset olmak üzere hemen her sosyal kurumla çatışma içinde olması, toplumun y...

KASIM 2019: TEMKİNLİ, İYİMSER İŞ DÜNYASI

Resim
Sia Insight, Türkiye iş dünyasının 2020 yılına nasıl baktığını anlamak üzere ülkenin önemli şirketlerinde görev alan C Seviye Yöneticilerin katılımı ile bir araştırma gerçekleştirdi (1).  Bu araştırma geçtiğimiz yılın sonunda gerçekleştirilen araştırma ile paralel bir yapı taşıdığı için önemli kıyaslama olanakları sağlıyor. İş dünyasının gündemi bir önceki yıla kıyasla aynı konu başlıklarını taşıyor: ekonomik sorunlar ve işsizlik. Üstelik bu sorunlar benzer bir ağırlıkla gündemi işgal ediyor. Bu konulara eklenen üçüncü bir başlık da mevcut hukuk ve eğitim sistemi. Araştırmanın bize verdiği birinci mesaj son derece net: İş dünyası 2020 yılına bir önceki yıla kıyasla daha umutlu ve iyimser bir ruh hali giriyor. Geçtiğimiz yılın sonunda önümüzdeki on iki aya iyimser bakanların oranı iş dünyasının yüzde 9’unu oluştururken, bu sene yüzde 21’ini oluşturuyor. Araştırmanın bize verdiği ikinci mesaj ise iş dünyasının bu iyimserliğe karşın temkinli bir yıl g...

ARALIK 2018: EKONOMİK KRİZ KARŞISINDA İŞ DÜNYASI

Resim
Türkiye 2018 yılının ikinci yarısında yıllar sonra yeniden yoğun bir ekonomik gündemle karşı karşıya bulunuyor; enflasyon, işsizlik, kriz gibi kelimeler yeniden günlük sözcüklerimiz arasında bir ağırlık kazanıyor. Tüketicilerin halet-i ruhiyesi son dört beş aydır gözlediğimiz gibi değişen siyasi ve ekonomik gündemle birlikte bir uçtan bir uca savruluyor; tutumlarımız, algılarımız ve hatta davranışlarımız hızla değişiyor, dönüşüyor. Ülkemizin yaşadığı bu çalkantılı günlerin iş dünyasındaki yansımalarını değerlendirmek üzere Sia Insight Marketing Türkiye için Türkiye’nin önemli şirketlerinde görev alan C Seviye Yöneticilerin katılımı ile bir araştırma gerçekleştirdi (1). Araştırmanın bize verdiği birinci mesaj son derece net: iş dünyası son derece zorlu bir 2019 ile karşı karşıya olduğumuza inanıyor ve iş dünyasının bu beklentisi tüketicilere göre daha sert ve daha karamsar bir yapıya sahip. Bugün iş dünyasının gündeminin birinci maddesi genel anlamıyla eko...

EYLÜL 2018: EKONOMİK KRİZ, EKONOMİK KRİZ Mİ ?

Resim
Türkiye, Ağustos ve Eylül aylarını tarihinin en çalkantılı ekonomik dalgalanmalarını yaşayarak geçiriyor ve devlet kurumları tarafından açıklanan ekonomik veriler yükselen enflasyon ve işsizlik oranlarına işaret ediyor; tüketici güven endeksi rakamları ciddi düşüşler sergiliyor.  Merkez Bankası dövizdeki dalgalanmayı engellemek için faiz oranlarını radikal bir şekilde yukarı çekiyor. Başarılı geçen iki çeyrekten sonra, büyüme oranlarında negatif büyüme beklentileri yüksek sesle yerli ve yabancı ekonomi kurumları tarafından telaffuz ediliyor ve bir çok sektörün çift haneli rakamlarda küçüldüğüne dair haberler arka arkaya duyuluyor. Bu arada, tüketicilerin günlük hayatında yer etmiş bir çok şirket ya konkordato ilan ediyor ya da hızla küçülmeye gidiyor. Alınan önlemlere rağmen döviz kurları hala günlük olarak oldukça sert yükselmeler kaydetmeye devam ediyor. Tüm bu gelişmeler karşısında Hükümet peş peşe aldığı ekonomik önlemleri gündeme getiriyor. Hatta hızla...

AĞUSTOS 2018: YEPYENİ BİR EKONOMİK KRİZİMİZ OLDU

Resim
Türkiye son haftalarda tarihinin en çalkantılı ekonomik dalgalanmalarını ve uluslararası ilişkilerini yaşıyor ve bu iki konu gün geçtikçe birbirinin içine giriyor. Döviz kurları günlük olarak yüzde onları, yirmileri aşan bazda aşağı ve yukarı yönlü bir hareketlilik sergilerken, uluslararası arenada ve ekonomistler arasında kriz beklentilerinin ve söylentilerinin arkası kesilmiyor. Hatta bazı ekonomistler Türkiye’yi uluslararası bir krizin ilk adımı olarak görüyorlar ve Türkiye’de yaşanan bu dalgalanmaların başta Avrupa olmak üzere hızla global yansımaları olacağından söz ediyorlar. Sosyal medyaya dönüp baktığımızda kriz zaten çoktan başlamış durumda ve almış başını gidiyor. Bu arada Hükümet de yaşanan ekonomik çalkantılar karşısında aldığı önlemleri peyder pey gündeme getiriyor. Türkiye ekonomik cephede kriz senaryolarını konuşurken, uluslararası arenada da ABD ile olan ilişkiler geriliyor ve bu gerginlik hızla ekonomik ambargolara dönüşüyor. Her iki ülke karşılıklı ...