Kayıtlar

sosyal medya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

EKRAN

Resim
  “Tüm dünyada ve Türkiye’de son yıllarda televizyon izleme süreleri düşüyor” hemen hepimizin en çok duyduğu cümlelerden birisi; bu cümle dünya çapında kısıtlı bir doğruluk payı içerse de Türkiye dikkate alındığında bir klişe ve bir mit. Rakamlar bize bambaşka bir hikaye anlatıyor. Dünya genelinde 91 ülkeden elde edilen verilere baktığımızda, kişi başı ortalama televizyon izleme süresi 2010 yılında 3 saat 10 dakika olarak ölçülmüşken, 2020 yılında bu süre 2 saat 54 dakikaya gerilemiş bulunuyor (1). On yıl içinde ortalama televizyon izleme süresi sadece 16 dakika azalmış durumda. Ancak, hemen belirtmek gerekiyor ki, pandemi koşullarının dünyayı vurduğu 2020 yılında ortalama televizyon izleme süresi 6 dakikalık bir artış gösterdi. Tüm dünyada en az televizyon Okyanusya’da izlenirken (ortalama 2 saat 09 dakika), en uzun süre Afrika’da (4 saat 05 dakika) ve Avrupa ortalaması da 3 saat 54 dakika. Türkiye tüm dünyada en çok televizyon izlenen ülkelerden biri konumunda yer alıyor ...

GİZLİLİK

Resim
    Hepimizin diline pelesenk olan cümlelerden biri de “artık hayatımız dijitalleşti”. Dijitalleşme kuşkusuz ki pandemi öncesinde de şirketlerin, markaların ve tüketicilerin gündeminde olan bir gelişmeydi, ancak pandemi ile birlikte şirketler için var kalma savaşında önemli bir savunma mekanizması işlevi gördü. Bunun sonucunda da şirketlerin bu dönem içinde dijitalleşme alanında yaptıkları yatırımlar hız ve derinlik kazandı. Tüketiciler arasında da son derece farklı motivasyonların etkisiyle dijitalleşme süreci yakın dönemde ivmelendi.   Ancak, dijitalleşme konusunda henüz yolu tamamlamadık, hem şirketlerin hem de tüketicilerin değerlendirmelerine göre dijitalleşme konusunda daha gidecek uzun bir yolumuz var. Bu yolculuk sırasında tüketicilerin dijitalleşme yolculuğunda kurumlardan ve şirketlerden önemli beklentileri bulunuyor. Tüketicilere göre dijitalleşmenin öncelikli alemeti farikaları dijital ürün ve hizmetlerin “teknolojik ve yenilikçi olması”, “kolay kullanıl...

MEDYA

Resim
  Türkiye’de sosyal kurumlara duyulan güven düzeyi ile ilgili yanlış bir algı var. Toplumun belli bir kesiminde geçmişe kıyasla günümüzde sosyal kurumlara daha az güvenildiğine dair bir inanç var. Ancak, gerçek bunun tam tersi. Dünya Değerler Araştırması (World Values Survey) bulgularına göre, Türkiye’de bir sosyal kurum olarak parlamentoya, medyaya, silahlı kuvvetlere ve emniyete duyulan güven seviyesinde 2001 ve 2018 yılları arasında önemli bir değişim gözlenmiyor. Bu toplumsal kurumlara duyulan güven ya benzer bir düzeyde seyrediyor ya da bazı kurumlara daha da çok güveniliyor. Örneğin, 2001 yılında toplumun yüzde 42’si parlamentoya güven duyarken, 2018 yılında bu oran yüzde 59; 2001 yılında toplumun yüzde 69’u emniyete güvenirken, bu oran 2018’de yüzde 84.   Sia Insight tarafından üç büyük ilde yetişkin nüfus ile geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre toplumun yüzde 64’ü parlamentoya güvenirken, emniyete duyulan güven yine yüzde 84 düzeyinde....

SEÇKİNLER KLÜBÜ

Resim
Tüm dünyada olduğu gibi son günlerde ülkemizde de birçok kişinin dünyasına yeni bir sosyal medya platformu girdi; Clubhouse. Bir ürüne vereceğiniz isim işin yüzde 50’sini halleder diyenleri haklı kılan son derece başarılı bir markalaması var Clubhouse’un. İngilizce kulüp binası anlamına gelen ve Türkçe’ye de doğrudan aynı şekilde çevrilebilecek olan Clubhouse aynı zamanda sosyalleşme mekanı anlamını da taşıyor İngilizce’de. Marka doğrudan ve net bir şekilde herkesin üyesi olamayacağı, ancak seçili insanların parçası olabileceği bir kulüp fikrini hemen zihinlere nakşediyor.   Dünyada Clubhouse İlk kez Nisan 2020’de pazara giren ve Mayıs 2020’de sadece 1.500 kullanıcısı olan Clubhouse,  Şubat 2020 verilerine göre 10 milyon kayıtlı kullanıcıya sahip bir platform. Platformun aktif kullanıcısı da 6 milyon kişi. Bu rakam geçtiğimiz Aralık ayında 600.000 ve bir ay öncesinde de 2 milyon idi. Platform hızla büyüyor. Clubhouse kısa bir sürede kullanıcı sayısını inanılmaz bir hız...

PROTESTO VE DİJİTAL GÖÇ

Resim
  Geçtiğimiz hafta gündemi meşgul eden üç önemli olay yaşadık ve böylece 2021 yılına da hızlı bir başlangıç yapmış olduk. Her üç olayın da ortak noktası farklı şiddetlerde de olsa toplumsal bir tepki içermeleri, bir “protesto” olmaları. Bu olaylardan ilki tüm dünyanın gündemine birinci sıradan girdi ve günlerdir gündemimizin baş köşesinde duruyor. ABD’deki seçim sonuçlarına itiraz eden Trump yanlıları Kongre Binası’nı işgal ettiler ve seçim sonuçlarının resmi olarak onaylanmasına engel olmaya çalıştılar. Irkçı, cinsiyetçi, homofobik, yabancı düşmanı, İslamofobik, dindar ve anti-elitist Amerikalılar seçim sonuçlarını tanımamak adına hakikat sonrası dönemi siyasetinin önemli hareketlerinden birisini başlattılar.   Özünde faşizan izler taşıyan güruhun bu hareketini kimisi darbe, kimisi de kalkışma ya da en hafifinden protesto olarak tanımladı. Kongre işgalinden akıllara kazınan iki net sonuç var. Birincisi, Amerikalıların bu konu hakkındaki güncel düşünceleri ve bu düşüncen...

“YASAKSA YASAK”

Resim
  Türkiye’de son aylarda kamuoyu gündemine damga vuran ve sosyal tartışma doğuran üç önemli konu oldu; İstanbul Sözleşmesi, Ayasofya ve sosyal medya düzenlemesi. Hükümet kamuoyu desteğinin de bilincinde olarak Ayasofya konusunda Cumhuriyet ve Cumhuriyet tarihi ile girdiği mücadelede zafer puanını hanesine yazdırdı. Osmanlı Hukuku Cumhuriyet Hukuku’nun önüne geçti ve 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı iptal edilerek, Ayasofya müze statüsünden cami statüsüne dönüştürüldü. Hükümet, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili duruşunda ise kadınlardan ve kadın örgütlerinden beklenmedik bir muhalefet ile karşılaştı ve şimdilik topu göğsünde yumuşatıyor, yeni bir hamle planlıyor. Muhtemelen yine kamuoyundan alacağı destekle Sözleşme’deki LGBTİ bireylere yönelik ifadeleri askıya alarak İstanbul Sözleşmesi’ne devam kararı alacak.   Sosyal medya düzenlemesi de Temmuz ayı sonunda yasalaştı ve “sosyal ağ sağlayıcısı” ifadesi ilk kez kanunlarda yer aldı. Kanunun getirdiği en önemli yenilik günlük...