SEÇKİNLER KLÜBÜ
Tüm dünyada olduğu gibi son günlerde ülkemizde de birçok kişinin dünyasına
yeni bir sosyal medya platformu girdi; Clubhouse.
Bir ürüne vereceğiniz isim işin yüzde 50’sini halleder diyenleri haklı
kılan son derece başarılı bir markalaması var Clubhouse’un. İngilizce kulüp
binası anlamına gelen ve Türkçe’ye de doğrudan aynı şekilde çevrilebilecek olan
Clubhouse aynı zamanda sosyalleşme mekanı anlamını da taşıyor İngilizce’de.
Marka doğrudan ve net bir şekilde herkesin üyesi olamayacağı, ancak seçili
insanların parçası olabileceği bir kulüp fikrini hemen zihinlere nakşediyor.
Dünyada
Clubhouse
İlk kez Nisan 2020’de pazara giren ve Mayıs 2020’de sadece 1.500
kullanıcısı olan Clubhouse, Şubat 2020
verilerine göre 10 milyon kayıtlı kullanıcıya sahip bir platform. Platformun
aktif kullanıcısı da 6 milyon kişi. Bu rakam geçtiğimiz Aralık ayında 600.000 ve
bir ay öncesinde de 2 milyon idi. Platform hızla büyüyor. Clubhouse kısa bir sürede
kullanıcı sayısını inanılmaz bir hızda arttırmayı başarmış görünüyor. Ancak, bu
hızlı büyüme belirli bir zümre arasında gerçekleşiyor ve bu da Clubhouse’un
seçkinliğini perçinliyor.
Bilindiği gibi, Clubhouse nimetlerinden yararlanmak için IOS dünyasına
ait olmanız ve cihazınızda da en düşük IOS 13 sürümünün bulunması gerekiyor.
Counterpoint Research verilerine göre, 2020 yılında tüm dünyadaki akıllı cep
telefonu satışlarının yalnızca yüzde 15’ini Apple gerçekleştirmiş bulunuyor. Statcounter
Ocak 2021 verilerine göre tüm dünyada IOS’un pazar payı yüzde 27. Dolayısıyla,
sahip olduğunuz cihaz sizin bu seçkin kulübe üye olup olamayacağınızın ilk
belirleyicisi.
Ancak, bu kulübe giriş yapabilmeniz için sahip olduğunuz donanım yeterli
değil. Mutlaka bir davetiye sahibi olmanız gerekiyor ve sizi kulübe davet kişi
de (şimdilik) sizin ömür boyu haminiz. Kulübe girdiğiniz zaman gerçek
kimliğiniz ile oluşturacağınız bio’da o kişinin adı mühürlenmiş olarak duruyor.
Arzu ederseniz, bu referans zincirini yedi kuşak geriye doğru tarayabilirsiniz.
Eğlenceli, keyif veren bir uğraş, neredeyse dünyadaki herhangi iki insan
arasında sadece altı kişi olduğuna dair teoriyi doğrulayabilecek bir referans
sistemi.
Bu arada, küçük bir bilgi, eğer davetiye ihtiyacınız varsa bunu satmaya
başlayanlardan da edinebilirsiniz, bir davetiye şu an 35 lira (yasak öncesinde
Çin’de bir davetiye 29 ABD Dolarıydı).
Clubhouse’un seçkinlik kurgusunun bu üç ayağı dışında dördüncü ve çok
önemli bir ayağı daha var. O da sunduğu içerik. Tamamen sese dayalı bu platform
kulüp üyelerine en azından şimdilik son derece seçkin bir içerik sunuyor. Zaten
en önemli vaatlerinden birisi de bu. Seçkin konuklar, seçili konular ve
doyurucu içerik.
Uzun uzun anlatmaya gerek yok, bir benzetme işi kolaylaştıracaktır;
Clubhouse, birçok odadan farklı yayın yapan bir Açık Radyo gibi. Odaların
birinde pazarlama dünyasına dair tartışmalar, sunumlar, seminerler yapılırken,
ilgi alanlarınıza göre kripto para, teknoloji, din, diziler, kimlik
politikaları, sanat gibi konularda da odalar bulabilirsiniz. Herkese açık
odalara giriş yapabileceğiniz gibi, kendiniz herkese tamamen kapalı ayrıcalıklı
bir oda da kurabilirsiniz.
Clubhouse’daki içerik üretimi ile ilgili gündeme getirilmesi gereken çok
önemli bir husus daha bulunuyor. Clubhouse içerik üreticileri için son derece
cazip bir platform, çünkü muadillerine göre daha zahmetsiz ve maliyetsiz bir
üretim olanağı sunuyor. Clubhouse’da Podcast ya da Youtube ortamlarından çok
daha rahat koşullarda içerik üretimi gerçekleştirilebiliyor. Sahip olunması
gereken tek şey paylaşılabilecek bir entelektüel birikim ve etkileyici bir
konuşma becerisi.
Neden
Clubhouse
Bu kulübün üye sayısını hızlı arttırmasında pandemi döneminin büyük bir
etkisi olduğunu yadsımak mümkün görünmüyor.
Pandeminin bizden alıp götürdüğü en temel ihtiyaçlarımızdan birisi
sosyalleşme oldu. Bu sosyalleşme ihtiyacını dijital platformlar ile gidermeye
çalıştık ve kısmen de başardık. Zoom, Teams, WhatsApp, BİP gibi uygulamaları
sadece iş amaçlı olarak değil, özel hayatımızda da mesafeleri kısaltmak,
özlemleri gidermek adına kullandık.
Pandeminin ilk döneminde sıkılmadan usanmadan Instagram ve Youtube’da
canlı yayınlar düzenledik ya da bu canlı yayınları izledik. Bir ara neredeyse
bu yayınları izleyenler ile düzenleyenlerin sayısı eşitlenmişti. Pandeminin ilk
döneminde sadece profesyonel içerikleri değil, evde üretilmiş bu tür içerikleri
de büyük bir iştahla tükettik. Dijital okuryazarlık ve deneyim seviyemizden
bağımsız olarak hemen herkes bu platformlarda ekran başında saatler tüketti.
Bu platformlardaki bütün kurgu, bütün düzen görsel kodlarla tanımlıydı. Görsellik
en temel sosyalleşme aracımız olmuştu. Zaten MTV günlerinden bu yana görsel kültür
hayatımızda egemenlik kurmuş ve Facebook, Snapchat, Pinterest ve özellikle de Youtube,
Tik Tok ve Instagram üçlüsü bu egemenliği derinleştirmişti. Pandemi dönemi
görselliği bambaşka bir seviyeye taşıdı.
Uzun zamandır sosyalleşmek için telefondan bile konuşmuyorduk. O dünyanın hakimi de Whatsapp olmuştu ve tüm sosyalleşmeyi yazışarak sağlıyorduk, yaşımızdan, cinsiyetimizden ve sınıfımızdan bağımsız olarak. Fikirlerimizi bile az ve öz şekilde yazarak, önce 140 sonra da 280 karakterde ifade etmeyi zaten öğrenmiştik Twitter sayesinde. Youtube çoktan zaman algımız üzerinde büyük bir oyun oynamıştı. Düşünsel faaliyetlerimiz ve kendimizi ifade biçimimiz devrimsel bir dönüşüm geçiriyordu.
Pandemi günlerinde hayatımızdaki en büyük yoksunluğu, sosyalleşmenin
işitsel boyutundaki eksikliğini de Clubhouse gidermeye başladı. Clubhouse,
işitsel ihtiyacımızı doyurmanın ve bunu sosyalleşme şemsiyesi altında yapmanın
şu anda en büyük adayı. En önemli cazibesi de burada. Clubhouse, sosyalleşmenin
görsel – işitsel dengesinde görsellik lehine bozulan düzenin dengeleme işlevini
üstlenmiş durumda. Artık sadece bakarak değil, işiterek, dinleyerek de
sosyalleşiyoruz. Clubhouse bize bu imkanı sundu.
Clubhouse içinde bulunduğumuz pandemi günlerinde kuşkusuz ki sadece bir
denge sağlamıyor bizlere. Bu platformun en önemli görünür işlevlerinden birisi
yine son dönemlerde yoğunlaşan keşif ve kendini geliştirme motivasyonumuza
seslenmesi.
2020 yılı birçok kişi için kendini zenginleştirme, daha çok öğrenme, yeni
ilgi alanları keşfetme ve kendimizi yeni kanallarla ifade etme yılı oldu. Her
ne kadar pandemi sosyalleşmeyi elimizden aldıysa da bizi bizle baş başa
bırakarak aslında kendimizle yüzleşmemizi ve buradan yola çıkarak kendimizi
daha çok keşfetmemizi sağladı. Pandemi günlerinde daha yaratıcı, daha öğrenmeye
açık olduk. Youtube ve Instagram platformlarında yapılan canlı paylaşımlar
sadece sosyalleşmeyi değil, izleyerek görerek daha çok öğrenme, daha çok öğretme,
daha çok keşfetme şevkini evimize kadar taşıdı.
Pandeminin ikinci kışında artık hayatımızda daha az Youtube, daha az
Instagram canlı yayınları var, onların yerini bu kış Clubhouse aldı. Herkes bir
şeyler dinlemek, öğrenmek, konuşarak – işiterek sosyalleşmek için orada saatler
geçiriyor.
Üstelik bu platforma şu ana değin pek paylaşmadığımız, belki de kendimize ait olarak kalan tek şeyi de sosyal medya dünyasına bahşederek girdik. Bugüne değin geçmişimizi, düşüncelerimizi, beğenilerimizi, anılarımızı, ürettiğimiz her şeyi, görüntümüzü, aklınıza gelebilecek her şeyi sosyal medya platformlarına gönüllü ya da gönülsüz olarak sunmuştuk. Bize ait kalan tek şey sesimizdi. Sadece iletişim alanında ve daha özel amaçlarla kullandığımız sesimizi çekinmeden ve gönüllü olarak düşüncelerimiz ile paketleyerek bir sosyal medya platformuna sunduk. Artık saklayacak, gizleyecek, bize ait diyebileceğimiz bir şey kalmadı.
Konuya geri dönecek olursak, Clubhouse’un takipçilerine sunduğu bir diğer
önemli vaat kuşkusuz ki onları ayrıcalıklı hissettirmesi, en azından şimdilik. Üstelik
bu öyle bir ayrıcalık ki, sizi bir anda ünlü ya da alanında tanınmış uzman bir
kişi ile aynı anda buluşturup, eşitleyebiliyor. Birbirinizle sohbet
edebiliyorsunuz. Sosyal medyanın insanları eşitlediği ve ünlüler ile ünsüzler
arasındaki mesafeyi kısalttığı zaten bilinen bir gerçek. Ancak, bu eşitleme
artık daha dar bir alanda, “kapalı bir odada” ve üstelik ses ile gerçekleşiyor.
Ayrıcalıklı hissetme konusunu yazının başında yeterince işlediğim için
üzerinde daha fazla durmama gerek yok. Clubhouse diğer işletim sistemine
açılmadığı sürece bu ayrıcalıklı olma durumu devam edecektir. Bu vaadi
etkileyecek bir diğer önemli husus da Facebook ve özellikle Twitter’ın bu alanda
geliştireceği ve pazara sunacağı yeni ürünler olacaktır.
Özellikle Twitter Spaces işitsel paylaşımlar için Clubhouse karşısında
önemli bir rakip olmaya aday görünüyor. Clubhouse’da yapılan birçok paylaşımın
Twitter ya da Instagram ortamlarında yazılı olarak paylaşılması bu beklentimi
perçinliyor. Malum, söz uçar yazı kalır. Clubhouse’un an itibarı ile en önemli
zafiyetlerinden birisi de bu konu zaten. Tüketilen onca sözün, kelimenin
ardından hiçbir şeyin kalmaması bu platformun hem gücü, hem de en önemli
zaafiyeti. Twitter ana platformu ile Spaces arasında bir bağ kurabilir ve bu
iki alan birbirini beslerse Clubhouse’un tahtı da sallanabilir.
Türkiye’de
Clubhouse
Peki, tüm bu gelişmeler karşısında Clubhouse bugün Türkiye’de nerede
duruyor?
Statscounter’ın Ocak 2021 istatistiklerine göre Apple’ın Türkiye’deki pazar payı yüzde 15.6. Dolayısıyla, Clubhouse tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dar bir pazara hitap ediyor. Bunun da ötesinde, an itibarıyla IOS ortamında indirilen tüm bedava uygulamalar arasında 19. sırada bulunuyor. 27 Şubat tarihi itibarı ile bedava uygulamalar listesinin başında WhatsApp (üzerinde koparılan onca gürültüye rağmen), Instagram ve Hayat Eve Sığar uygulamaları var. Sadece sosyal medya ve iletişim platformlarına bakacak olursak Instagram’ı Youtube, Tiktok ve Telegram izliyor. Clubhouse bu kategoride bizde dokuzuncu sırada yer alırken, tüm dünyada beşinci sırada yer alıyor.
Clubhouse’un ABD dışında dünyada en çok indirildiği beş ülke Almanya,
Japonya, Birleşik Krallık, Türkiye ve Kanada olarak sıralanıyor. Ve ilk dört
ülke açık ara farkla uygulamanın en yoğun indirildiği ülkeler.
Sia Insight’ın Şubat ayı ortalarında 18 yaş ve üzeri metropol illerinde
yaşayan genç ve yetişkin tüketiciler ile gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre,
Clubhouse uygulamasını duyanların oranı sadece yüzde 15. Bu oran, 25 – 34 yaş
grubunda yüzde 25’e ve üst ve orta üst sosyo-ekonomik sınıf arasında da yüzde
21’e yükseliyor.
Uygulamayı indirenlerin oranı da duyan kitle arasında yüzde 5 ve genel
kitle içinde de yüzde 0.75. Bu bulgulardan yola çıkarak Clubhouse uygulamasının
ülkemizde yaklaşık 150.000 – 160.000 kişi tarafından indirildiğini öne sürmek
mümkündür. Aradan geçen on günlük süre içinde bu sayı kuşkusuz ki artış
göstermiştir.
Evet, bugün çevremizdeki birçok kişi Clubhouse platformu ile yatıyor,
kalkıyor hatta bizzat o platformda yaşıyor, orada günlerini saatlerini
geçiriyor. Ancak, platform verili koşullarda an itibarıyla son derece dar bir
kitleyi bünyesinde barındırıyor. Platform bugün ağırlıklı olarak beyaz
yakalıların, iş dünyasının ve ünlülerin etrafında dönüyor. Clubhouse, bugün bir
Seçkinler Kulübü.
İşitsel uyaranların ve sosyalleşme biçiminin egemen olduğu bu kurgunun
hayatımızda daha çok yer kaplayıp kaplamayacağını ve platformun önümüzdeki
aylarda bir Instagram mı, bir Snapchat mi yoksa bir Myspace mi olacağını
göreceğiz. Ancak, kesin olan bir gerçek var ki, bu uygulama şu anda son derece
popüler ve bu nedenle pazarlama dünyasının ve markaların artan bir iştahla ilgisini
çekiyor.
Bu platformun araştırma dünyası içinde nasıl bir yer edineceğini,
markalar ile tüketiciler arasında nasıl bir köprü kurabileceğini (hatta kurup
kuramayacağını) deneyimleyerek öğreneceğiz. Bunu görebilmenin ön koşulu da
uygulamanın tabana yayılması, geniş bir kitlenin platform dünyasına adım
atması. Bu nedenle bugünler deneyimsel tasarımlar için son derece elverişli
günler.
Bu yazı ilk kez 01 Mart 2021 günü Marketing Türkiye'de yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder