Kayıtlar

ekonomik kriz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

TRAVMA

Resim
  Sayılı gün çabuk geçer derler, geçiyor. Ben bu yazıyı kaleme alırken Türkiye’nin geleceğini belirleyecek seçimlerin başlamasına tam 38 gün 21 saat 40 dakika kalmış bulunuyor. Seçimlerle ilgili bildiğimiz ilk şey Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde yarışacak adaylar ve ikincisi de Genel Seçimler’e katılacak ittifaklar ve siyasi partiler. İttifaklarda yer alan siyasi partilerin seçime nasıl bir yapı içinde katılacakları ve seçmene sunulacak aday listeleri de önümüzdeki günlerde netlik kazanacak. İttifakların ve siyasi partilerin liste hazırlıklarını, milletvekili aday adaylığı sayısından yola çıkarak toplumda cazibesini yitiren ve arttıran siyasi partileri, vitrine yerleştirilen isimleri, D’Hondt sisteminin inceliklerini, ittifaklardan gelen çatlak sesleri, egolarının ve kişisel hırslarının kurbanı olan siyasetçileri, seçim gününde ve sonrasında bugün alınan kararların sonucunda verilecek hesaplara dair beklentileri, Cumhurbaşkanı adaylarının konuşma ve vaatlerini ve çok daha fazlasını...

DEĞİŞEN DENGELER

Resim
  Son günlerde akademisyenler, gazeteciler ve araştırmacılar tarafından kamuoyu, daha doğrusu seçmen eğilimleri araştırmaları hakkında yazılan birçok yazı ile karşılaşıyorsunuzdur. Bu tür yazıların araştırma okuryazarlığının gelişmesine destek sağladığı sürece son derece değerli çalışmalar olduğuna inanıyorum. Ne yazık ki, bırakın ortalama eğitim seviyesi sekiz sene ile sınırlı toplumu, bu tür araştırmaları kullanan ve toplumla paylaşan medya mensuplarının bile araştırma okuryazarlığı oldukça sınırlı. Bu da kaliteli araştırmalar ile defolu çalışmaların bir arada gündeme gelmesine ve sonuçta bilgi kirliliğine, demokratik ve çağdaş toplumların vazgeçilmezi olan kamuoyu araştırmalarının itibarının lekelenmesine neden oluyor.   Pazarlama araştırmaları nasıl pazarlama dünyasının karar alma süreçlerinin vazgeçilmez bir parçasıysa, aynı şekilde kamuoyu araştırmaları da siyasi partilerin ve siyasetçilerin, toplumsal kurumların ya da sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının ayrılma...

YOKSULLUK

Resim
  Geçtiğimiz senenin sonundan bu yana üzerinde en çok düşünmeye başladığımız, anlamaya çalıştığımız ve tartıştığımız kavramların başında yoksulluk ya da yoksullaşma geliyor. 2018 Ağustos’undan bu yana ne olduğu ve özellikle kök nedenleri üzerinde toplum olarak bir türlü hemfikir olamadığımız ekonomik kriz ne zamanki cepleri sarsmaya ve sofradan bazı şeylerin kalkmasına neden olmaya başladı, siyasi tercihlerimizden bağımsız olarak toplumun çok küçük bir kesimi hariç ezici çoğunluğumuz ülkedeki ekonomik krizin varlığını kabul ettik. Dışarıda uzun bir süredir var olan kriz evlerden içeri girmiş oldu. Bu farkındalık ve kabulleniş yoksullaşma sürecindeki birinci adım oldu. Meselenin ikinci adımda ise yoksullaşma sürecini enflasyon oranının doludizgin yükselmesi ile birlikte deneyimlemeye başladık. Bu öyle bir deneyimleme ki, toplumdaki küçük bir azınlık dışındaki hemen hemen herkes bu süreci yaşıyor, onun bir parçası konumunda. Hepimizin yoksullaşması ayrı bir hikâye anlatıyor ve yo...

BÜYÜME

Resim
  TÜİK geçtiğimiz ayın (Ağustos) son günü Türkiye’nin 2022 yılı ikinci çeyrek sonundaki büyüme oranını paylaştı; yüzde 7.6. Bu büyüme oranı ile Türkiye G20 ülkeleri arasında üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’den daha çok büyüyen ülkeler Hindistan (yüzde 13.5) ve Suudi Arabistan (yüzde 11.8) olarak sıralanırken, İspanya (yüzde 6.3) ve Arjantin (yüzde 6) ekonomileri de bizim ekonomimiz kadar büyüdüler. G20 ülkeleri arasında en az büyüyen üç ülke de Çin (yüzde 0.4) ve Japonya (yüzde 0.2) ile yüzde 4 küçülen Rusya olarak sıralandı. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birisi olan ABD yüzde 1.7 büyüme kaydederken, Euro kullanan AB ülkeleri ortalaması da yüzde 3.9 olarak tarihe geçti (1) . Türkiye ekonomisindeki büyümenin motoru açık ara farkla finans ve sigorta faaliyetleri (yüzde 27) ile hizmetler (yüzde 18) oldu. İnşaat ise büyümeden nasibini alamayan, tam tersine ciddi bir şekilde daralma yaşayan bir faaliyet alanı oldu (yüzde 11). Tarım, ormancılık ve balıkçılık da daralma yaşayan bir ...

TERCİHLER

Resim
  Çok uzun bir süreden beri hepimiz ekonomik bir krizden söz ediyoruz ve bu krizi kendi hayatımıza değdiği noktalarda dile getiriyoruz. Kimimiz hayat pahalılığından, kimimiz enflasyondan, kimimiz işsizlikten ya da işsiz kalma endişesinden, kimimiz de borçlarımızdan söz ediyoruz. Ekonomik kriz günlük hayatımızı ve sözcük dağarcığımızı farklı şekillerde etkiliyor. Bugünlerde dilimizde en çok yurt edinen sözcük ise yoksulluk ya da yoksullaşma. 2018’den beri süregelen ve 2021 son çeyreğinden bu yana da derinleşen ekonomik krizin son zamanlardaki en büyük yansıması bu. Ağustos ayı sonunda açıklanan TÜİK 2. Çeyrek büyüme oranı her ne kadar ilk bakışta pozitif bir görünüm taşısa da rakamların arkasındaki perde biraz aralandığında farklı bir gerçeklik ile karşılaşıyoruz. Türkiye, yüzde 7.6 oranındaki büyüme oranı ile G20 ülkeleri arasında en çok büyüyen üçüncü ülke konumunda bulunuyor. Ancak, çalışanların milli gelirden aldığı payın radikal bir şekilde eridiği gerçeği ile karşılaşınca ...

İKİNCİ YARI

Resim
2022 yılının ilk yarısını bitirdik, ikinci yarıya girdik. Tüm araştırmaların ortak bir şekilde gösterdiği gibi bu seneye damga vuran temel konu ekonomik kriz ve hayat pahalılığı oldu; olmaya devam edecek gibi de görünüyor. Günlük sohbetlerin ana malzemesi artan gıda ve içecek fiyatları, akaryakıta ve ısınma kaynaklarına gelen zamlar, geçim sıkıntısı ve azalan satın alım gücümüz. Günlük konuşmalar dönüp dolaşıp aynı sorular etrafında kilitlenip duruyor: ne olacak bu halimiz, nasıl dayanacağız, hayata nasıl devam edeceğiz? Bundan tam bir sene öncesine baktığımızda temel endişe kaynaklarımız el değmemiş gibi aynen duruyor. Üçte ikimiz işimizi/ evimizdeki birisinin işini kaybetmesinden endişe duyarken, dörtte üçümüz de mevcut borçlarımızı ödeyememekten endişeleniyoruz. Geçen yıl haziran ayında her on kişiden sekizi için ekonomik kriz bir endişe nedeniyken, bu sene bu oran her on kişiden dokuza ulaştı. Endişe kaynaklarımız sabit, ama geçen seneye kıyasla geleceğe çok daha karamsar bak...

ÖFKE

Resim
    Bugün 19 Mayıs. Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Türkiye 1981 yılından beri bu adla kutluyor bu bayramı. Ancak, topluma sorsak bugün neyi kutluyoruz diye, büyük bir çoğunluk “gençlik bayramı” ya da “gençlik ve spor bayramı” diye yanıt verecektir. Bu bayram gençler ile özdeşleşmiş bir bayram. Ben de son iki yıldır bu bayrama denk gelen yazılarımı gençlik üzerine yazıyorum. Bugün de bir istisna olmayacak. TÜİK’e göre, 2021 sonu itibarıyla 15-24 yaş grubuna mensup 12.971.289 genç Türkiye nüfusunun yüzde 15.3’ünü oluşturuyor. Yine TÜİK verilerine göre, bu gençler arasında 18 – 24 yaş grubuna mensup olanların yüzde 45’i kendisini mutlu ve yüzde 20’si de mutsuz olarak tanımlıyor 2021 Yaşam Memnuniyeti Araştırması verilerine göre. Bir önceki sene mutsuz olanların oranı yüzde 14 iken, bir yıl içinde 6 puan birden yükselerek yüzde 20’ye ulaşmış bu kesim; mutlu olanların oranı da yüzde 47’den yüzde 45’e düşmüş (1) . Zamanı biraz daha geriye saracak olursak, 2018 yılınd...