TERCİHLER
Çok uzun bir süreden beri hepimiz ekonomik bir krizden söz ediyoruz ve bu krizi kendi hayatımıza değdiği noktalarda dile getiriyoruz. Kimimiz hayat pahalılığından, kimimiz enflasyondan, kimimiz işsizlikten ya da işsiz kalma endişesinden, kimimiz de borçlarımızdan söz ediyoruz. Ekonomik kriz günlük hayatımızı ve sözcük dağarcığımızı farklı şekillerde etkiliyor.
Bugünlerde dilimizde en
çok yurt edinen sözcük ise yoksulluk ya da yoksullaşma. 2018’den beri süregelen
ve 2021 son çeyreğinden bu yana da derinleşen ekonomik krizin son zamanlardaki
en büyük yansıması bu.
Ağustos ayı sonunda
açıklanan TÜİK 2. Çeyrek büyüme oranı her ne kadar ilk bakışta pozitif bir
görünüm taşısa da rakamların arkasındaki perde biraz aralandığında farklı bir
gerçeklik ile karşılaşıyoruz. Türkiye, yüzde 7.6 oranındaki büyüme oranı ile
G20 ülkeleri arasında en çok büyüyen üçüncü ülke konumunda bulunuyor. Ancak,
çalışanların milli gelirden aldığı payın radikal bir şekilde eridiği gerçeği
ile karşılaşınca aslında bu büyümenin toplumun her köşesine sirayet etmediğini,
tam tersine, çalışan kesimin gittikçe yoksullaştığını görüyoruz. Bundan altı
sene önce, 2016 yılında işgücünün milli gelirden aldığı pay yüzde 40.5 iken,
bugün yüzde 25.4’e düşmüş bulunuyor. Ülke büyüyor, ama çalışanların milli
gelirden aldığı pay da hızla küçülüyor.
Ekonomik kriz toplumun
hemen hemen tamamını etkilerken, yoksulluk hızla yaygınlaşır ve derinleşirken, herkesin
aklında bir soru var: bizi bu krizden kim kurtaracak? (*)
Metropol illerinde
yaşayan seçmenlerin yaklaşık beşte birine göre ne Cumhur İttifakı ne de Millet
İttifakı partileri ülkeyi içinde bulunduğu kriz durumundan çıkartma gücüne
sahip bulunuyor. Yaklaşık yüzde 15’lik bir seçmen kitlesinin inancı da iki
büyük ittifak dışındaki partilere ya da kişilere yönelmiş durumda bulunuyor.
İki büyük ittifaktan birisinin ülkeyi siyasi ve ekonomik krizden çıkartabileceğine inananlara bakacak olursak, her iki ittifakın da birbirine benzer bir destek oranına sahip olduğunu görüyoruz. Metropollü seçmenlerin yüzde 35’i Millet İttifakı’nın ve yüzde 32’si de Cumhur İttifakı’nın ülkeyi krizden çıkartabileceğine inanıyor.
Seçmenlerin bu konudaki inancını siyasi parti ya da ittifak tercihine taşıdığını tartışmasız bir şekilde biliyoruz.
Seçmen, seçim döneminde sorunlarına çözüm getireceğine inandığı lidere, siyasi partiye ya da ittifaka teveccüh edecek ve tercihini o yönde kullanacaktır. Seçimi kazanmayı isteyen siyasi liderin “çözüm getiren lider” algısını kuvvetlendirmesi ve bu alanda inandırıcı olması bir zorunluluktur. Bu, özellikle Millet İttifakı partileri ya da liderleri için geçerlidir. Millet İttifakı’nın gücünü arttırmasının en önemli kaynaklarından birisi “değişim adına” burada bulunuyor.
Cumhur İttifakı’nda ise
tercihleri etkileyen farklı unsurların yer aldığını da biliyoruz. Bu ittifak destekçileri
için ekonomi her şey demek değil, tercihlerin bu ittifaka yönelmesinin ardında
diğer faktörlerin dışında özellikle “kimlikler ve aidiyet” büyük rol oynuyor.
Bugün artık Erdoğan’ın “sorunları çözebilecek tek lider” algısı kırılmış bulunuyor ve onu ikame edebilecek lider arayışı hala devam ediyor. Yakın dönemlerde Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu’nun ya da Akşener’in de adlarının geçtiğini görüyoruz, ancak liderler arasındaki tercih oranları birbirine yakın oranlarda seyrediyor.
Bundan tam iki sene
önce, ülke sorunlarının çözümü konusunda Erdoğan’ı başarılı olarak değerlendiren
seçmenlerin oranı Kılıçdaroğlu ile Akşener’in tam iki kat üzerinde iken, bugün
her üç lideri de başarılı olarak değerlendiren seçmenlerin oranı birbirine
yakınlaşmış durumda bulunuyor. Bazen Erdoğan bazen de muhalefet liderleri
seçmenlerin ilk tercihi konumunda kendisine yer buluyor.
“Sorunları çözebilecek lider” algısında seçmenin gönlünü kazanacak siyasi liderin ve partinin seçmen tercihlerinde önde olacağı günlerden geçiyoruz.
(*) Sia Insight
Ekonomik Gündem Araştırması, Ağustos 2022, 3 büyük ilde yaşayan 18-65 yaş grubu
401 tüketici ile 11 – 18 Ağustos 2022 tarihleri arasında bilgisayar destekli
telefon görüşmesi
Yorumlar
Yorum Gönder