BÜYÜME
TÜİK geçtiğimiz ayın (Ağustos) son günü Türkiye’nin 2022 yılı ikinci çeyrek
sonundaki büyüme oranını paylaştı; yüzde 7.6. Bu büyüme oranı ile Türkiye G20
ülkeleri arasında üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’den daha çok büyüyen ülkeler
Hindistan (yüzde 13.5) ve Suudi Arabistan (yüzde 11.8) olarak sıralanırken,
İspanya (yüzde 6.3) ve Arjantin (yüzde 6) ekonomileri de bizim ekonomimiz kadar
büyüdüler. G20 ülkeleri arasında en az büyüyen üç ülke de Çin (yüzde 0.4) ve
Japonya (yüzde 0.2) ile yüzde 4 küçülen Rusya olarak sıralandı. Dünyanın en
büyük ekonomilerinden birisi olan ABD yüzde 1.7 büyüme kaydederken, Euro
kullanan AB ülkeleri ortalaması da yüzde 3.9 olarak tarihe geçti (1).
Türkiye ekonomisindeki büyümenin motoru açık ara farkla finans ve sigorta
faaliyetleri (yüzde 27) ile hizmetler (yüzde 18) oldu. İnşaat ise büyümeden
nasibini alamayan, tam tersine ciddi bir şekilde daralma yaşayan bir faaliyet
alanı oldu (yüzde 11). Tarım, ormancılık ve balıkçılık da daralma yaşayan bir
diğer faaliyet alanı olarak kayıtlarda yer aldı (yüzde 3). (2).
Ülke ekonomisindeki büyümenin yanı sıra, ikinci çeyrek sonunda kişi başı
milli gelir 9.690 ABD Doları dolarak açıklandı (3).
Büyüme oranı ilk bakışta oldukça ışıltılı bir görüntü sergilese de büyüme üzerine yapılan derinlemesine değerlendirmeler bu parlaklığa gölge düşürdü. Çünkü, çalışanların milli gelirden aldığı pay ciddi bir erozyon geçirmişti. İşgücü ödemelerinin Gayrisafi Katma Değer içindeki payı yüzde 25.4 olmuştu. Oysa ki bu değer bir önceki çeyrekte yüzde 31.5 ve geçen senenin aynı çeyreğinde de yüzde 32.6 olarak tespit edilmişti. Buna karşın, şirketlerin karı olarak nitelendirebileceğimiz net işletme artığı/ karma gelirin payı bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 54 olarak açıklandı. Bu oran geçen çeyrekte yüzde 47.6 ve bir önceki sene de yüzde 49.2 idi.
Üstelik konuya daha geniş bir zaman aralığında baktığımızda, işgücü
ödemeleri ile net işletme artığı arasındaki dengenin çok daha ciddi bir bozulma
yaşadığını görebiliyoruz: 2016 yılında işgücünün pastadan aldığı pay yüzde 40.5
iken bugün yüzde 25.4’e düşmüş, net işletme artığı da yüzde 41.1’den bugün
yüzde 54’e yükselmiş bulunuyor.
Meseleye son iki yılın verilerini baz alarak, farklı bir açıdan bakacak
olursak, 2020 yılını 100 kabul ettiğimizde GSYH cari fiyatlarla 100’den 329.5’e
ve çalışan geliri de 100’den 227.1’e çıktı. Böylece iki yılda toplam çalışan gelirleri
parasal olarak yüzde 127.1 oranında artmış oldu. Aynı dönemde işletme gelirleri
ise 100’den 414.8’e yükselerek yüzde 314.8 oranında arttı. İşletme gelirleri
ile çalışanların gelirleri arasında ciddi bir artış farklılığı bulunuyor (4).
2022 yılı ikinci çeyreğinde açıklanan bu parlak büyüme oranına karşın
milli gelirden alınan paylardaki bu radikal değişimler aslında tüm çalışanlar
adına tek bir gerçeğe işaret ediyor: yoksullaşma.
Net bir şekilde, ülke ekonomisi büyürken yoksullaşıyoruz.
Yoksullaşma, 2018 yılı Ağustos ayından bu yana yaşadığımız ekonomik
krizin derinleşmesi ve yaygınlaşması ile birlikte özellikle geçtiğimiz yılın
sonundan itibaren hayatımızda daha çok hissetmeye başladığımız sosyal bir
gerçeklik. TÜİK, büyüme oranlarına ait verileri ile bu gerçekliğe en güncel
veriyi sağlamış oldu.
Yine de yaşadığımız yoksullaşmanın en bariz göstergelerinden birisi TÜRK
–İŞ tarafından yayınlanan açlık ve yoksulluk sınırına ilişkin değerlerdir (5).
Ekonomik krizin başladığı 2018 yılında 1.615 lira olan açlık sınırı ve 5.262 lira olan yoksulluk sınırı geçtiğimiz ay sırasıyla 6.890 ve 22.442 lira olarak açıklanmıştır. Daha yakın bir tarihe gelecek olursak, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında 3.144 lira olan açlık sınırı ve 10.242 lira olan yoksulluk sınırı bir sene içinde yüzde 119 artış göstermiştir.
Açlık sınırı ile asgari ücret arasındaki makasın 1.390 lira açılması (ve her
geçen ay bu makasın daha da genişlemesi) ve toplumda çalışanlar arasındaki asgari
ücretlilerin oranı durumun vahametine yeterince dikkat çekmektedir. SGK
verilerine göre tüm çalışanların yüzde 42’si ve DİSK-AR’a göre de özel sektör
çalışanlarının yaklaşık yüzde 70’i asgari ücret seviyesinde gelire sahiptir.
Açlık sınırında ya da yoksulluk sınırı altında yaşayan ailelerin oranı
her ay gittikçe toplumda daha geniş bir pay kaplıyor; her ay yoksulluk sınırı
altına düşen ailelerin oranı yükseliyor.
Yoksullaşma bir virüs gibi toplumda yayılırken, bu durum kendisini net
bir şekilde harcamalarımızda gösteriyor (6).
Bugün metropol illerinde yaşayan tüketicilerin yüzde 50’si içinde
bulunduğu ekonomik koşullardan dolayı bazı alışverişlerini erteliyor. Alımı
ertelenen ürünlerin başında et ve et ürünleri ile belirli yiyecekler geliyor.
Bunun yanı sıra, hanelerin önemli bir bölümünde belirli alışveriş
kategorilerinde kısıtlamaların gündeme getirildiğini net bir şekilde
gözlemliyoruz.
Örneğin, ekonomik krizin başladığı 2018 yılı Ağustos ayında hanelerin
yüzde 51’i ev dışında yeme içme davranışlarını kısıtlarken, bu oran geçen
senenin sonunda yüzde 66’ya ve geçtiğimiz Ağustos ayında da yüzde 71’e
yükseldi.
Benzer şekilde, giyim kuşam alışverişi de ciddi bir kısıtlamaya uğradı.
2018 Ağustos’unda metropollü hanelerin yüzde 43’ü giyim kuşam harcamalarında
kısıtlamaya giderken, geçen Aralık’ta bu oran yüzde 55 ve bir önceki ay yüzde
64 oldu.
Evin gıda alışverişinde kısıtlama yapan hanelerin oranı 2018 Ağustos’unda
yüzde 31 iken, bu sene Ağustos ayında yüzde 40 oranına ulaşıldı.
Erteleme ya da kısıtlama, yoksullaşmanın derinleştiği dönemlerde günün
koşullarına uyum sağlamak ve var kalabilmek adına geliştirdiğimiz iki temel
strateji.
Kuşkusuz ki, yoksullaşma karşısında insanların davranış repertuarları çok
daha geniş. Yoksullaşma derin bir konu ve üzerine daha söylenecek çok sözüm
var; gelecek aylarda devam ederiz.
(1)
https://tradingeconomics.com/country-list/gdp-annual-growth-rate
(3)
Dünya Gazetesi,
31 Ağustos 2022
(4)
http://disk.org.tr/2022/08/gelir-dagiliminda-buyuk-bozulma
(5)
https://www.turkis.org.tr/agustos-aclik-yoksulluk-siniri
(6)
Sia Insight
Ekonomik Gündem Araştırması, Ağustos 2022, 3 büyük ilde yaşayan 18-65 yaş grubu
401 tüketici ile 11 – 18 Ağustos 2022 tarihleri arasında bilgisayar destekli
telefon görüşmesi
Yorumlar
Yorum Gönder