Kayıtlar

İstanbul Sözleşmesi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KANAL

Resim
Ülke gündemi yine alt üst; gündem arsızı ülkemizde altında zaten ezildiğimiz yoğun ve ağır konu başlıkları bir anda unutuldu ve Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi derken bir anda kendimizi darbe tartışmalarının içinde buluverdik. Gazete Pencere’nin manşetten duyurduğu gibi “Bir Kaşık Suda Fırtına” koptu. Darbe tartışmasında birinci düzeyden konunun tarafı olan aktörler (emekli askerler ve iktidar), konuya sonradan dahil olan ittifak üyeleri (MHP ve Millet İttifakı partileri) ve darbe tartışmasına kıyısından köşesinden eklemlenenler (Jandarma, Polis teşkilatı, Boğaziçi Üniversitesi, Danıştay, Yargıtay, Tapu ve Kadastro Erzincan 24. Bölge Müdürlüğü vb.) üzerine söylenecek çok şey olduğu muhakkak. Bunları bir yana bırakıp, tartışmaların göbeğinde duran ve tüm bu çalkantıya zemin yaratan Kanal İstanbul üzerine odaklanmak istiyorum. Kanal İstanbul meselesi iktidarın toplumdan koptuğu, ayrı düştüğü projelerin başında geliyor. Hepimiz son dönemde net bir şekilde fark ediyoruz, Hükümet’in b...

KRİZ

Resim
  Son bir haftaya ne çok şey sığdırdık: Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, sonrasında yaşadıkları ve Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’ye karşı açılan kapatma davası son 30 yılda yaşadıklarımızdan hiçbir şey öğrenmediğimizi gösterdi. Gezi Parkı’nın (ve aslında bir çok tarihi mekanın) mülkiyeti değiştirildi. İlk kez İslami referanslarla bezeli nur topu gibi bir LGBTİ+ davamız oldu. Cumhurbaşkanı’nın bir imzasıyla gecenin bir yarısında uluslararası bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık. Yine bir imza ile Merkez Bankası Başkanı değişti ve sonrasında dolar 8.50’lere kadar yükseldi, borsa çöktü, yoksulduk daha da yoksullaştık. Vaka sayıları bir ay öncesine göre tam ikiye katlandı. Aynı dönem içinde resmen bahar geldi, ancak Sezen Aksu’nun Kutlama şarkısını gönlümüzden geçtiği gibi dinleyemedik, söyleyemedik. Son bir haftada neşemizi ve hayattan aldığımız zevki bir kez daha kaybettik. Üstelik şimdi önümüzde iktidar partisinin kongresinin sonu...

ŞİDDET VE SİYASET

Resim
8 Mart on bir gün uzağımızda. Anıt sayaçtaki rakam bugün 34. Bu sayaç, tam on sene önce 128’i gösterirken, 2015 ve 2016 yıllarında 300’lü sayıları gösteriyordu, 2018 ve 2020 yılları arasında 400’lü rakamlardan oluştu. 2020’de tam olarak 408’i gösterdi. Anıt Sayaç’ı biliyorsunuzdur, şiddetten ölen kadınlar için oluşturulmuş dijital bir anıt. “Ölen kadınlarımızın isimleriyle anılacağı bu web sitesi, kadına karşı şiddet konusunda toplumun duyarlılığını geliştirme projesi olmanın ötesinde ölen kadınlara adanmış bir anıt” olarak tanımlanıyor internet sitesinde. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Ocak 2021’de yayınlanan Türkiye’de Kadın isimli raporda paylaşılan veriler esas alındığında, 2014 yılında yaşamının herhangi bir döneminde kadınların yüzde 36’sının fiziksel şiddetle, yüzde 44’ünün duygusal şiddetle ve yüzde 12’sinin de cinsel şiddetle karşı karşıya kaldığını görüyoruz (Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması). Bu araştırmaya göre, son 12 ay i...

KONUŞAN MARKALAR

Resim
  Yakın bir döneme kadar tüm dünyada markaların hemfikir oldukları bir duruş vardı: söz gümüşse, sukut altındır. İşte bu düstur ile markalar ve şirketler sosyal ve siyasi meseleler ile ilgili olarak herhangi bir tutum takınmaz ve konuşmazdı. Markalar başını kuma gömer ve apolitik bir duruş ile mümkün olduğunca geniş bir tüketici kitlesini kucaklamak ve kurulacak ilişkiyi sadece ürün ve hizmet dünyası ile sınırlandırmak isterdi. Ancak, markaların bu duruşu artık değişiyor ve dönüşüyor. Başını kuma gömmüş markalar tüketicilerin tercih listesinden siliniyor. Tüketiciler artık daha talepkar bir tutum sergiliyorlar ve markaların bir amaç sahibi olmalarını bekliyorlar. Amaç sahibi markaları da iki farklı düzlemde değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Markalar ürün ve hizmetleri ile sundukları somut faydayı ve marka vaadini örtük bir amacı hedefleyerek tüketicilerine ulaştırabilirler. Örneğin, bir GSM operatörü sadece kadınları hedefleyen ve kadınların kamusal alanda ya da evde günlü...

BİR İSTANBUL MASALI

Resim
  Türkiye’de siyasal ve sosyal muhalefetin en başarılı aktörleri kadınlar ve Kürtler. Kendi özgül mücadele nedenleri, koşulları ve yöntemleri bir yana, bu aktörlerin iki önemli ortak noktası bulunuyor. Birincisi, ne kadınlar ne de Kürtler mücadele alanlarında en ufak bir taviz vermeden, duruşlarını bozmadan, amasız lakinsiz, ısrarcı ve istikrarlı bir şekilde taleplerini dile getiriyorlar. Talepler somut, talepler günlük yaşam pratikleri üzerine oluşturulmuş. Üstelik talepler geniş bir toplumsal kapsayıcılık içinde dile getiriliyor. Bu iki aktörün ikinci ortak noktaları da sosyal mücadelelerinin bir varkalım mücadelesi olduğunun gayet bilincinde olmaları. Bu iki ortak nokta birbirinin hayat suyu olan bir duruşu kadınlara ve Kürtlere mümkün kılıyor. Ancak, günün sonunda Z raporu alındığında kadınların mücadele alanlarındaki kazanımları Kürtlerden çok daha fazla görünüyor. Bu nedenle de kadın hareketi Türkiye’deki siyasi ve sosyal diğer aktörlere güzel bir rol modeli sunuyor. Türkiye’...

AH GÜZEL İSTANBUL

Resim
İstanbul son günlerde hem ulusal hem de uluslararası basında adı en çok geçen şehirlerden birisi.   Bir yanda Ayasofya, diğer yandan İstanbul Sözleşmesi İstanbul’u haberlerin ilk sırasına taşıyor. Ayasofya, Danıştay’ın 10 Temmuz günü 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını "Ayasofya'nın vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığını" belirterek iptal etmesiyle 86 yıllık müze statüsünü kaybetti ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Ayasofya bugün resmen bir cami. Bu iptal ve devir kararı aslında AKP – Diyanet İşleri Başkanlığı – Hukuk üçgeni içerisinde gerçekleşen ve son dönemlerde karşı karşıya kaldığımız olaylardan bir tanesi, şu ana kadar ki en önemlisi. Baştan sona sembollerle bezeli karar ve sonrasında kılınan ilk Cuma namazının topluma verdiği mesaj da son derece net: Cumhuriyet, 100. yaşına doğru ilerlerken yeniden tesis ediliyor. Cumhuriyet’in kurum ...