AH GÜZEL İSTANBUL
İstanbul son günlerde hem
ulusal hem de uluslararası basında adı en çok geçen şehirlerden birisi. Bir yanda Ayasofya, diğer yandan İstanbul
Sözleşmesi İstanbul’u haberlerin ilk sırasına taşıyor.
Ayasofya, Danıştay’ın 10
Temmuz günü 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını "Ayasofya'nın
vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca
özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığını" belirterek iptal etmesiyle
86 yıllık müze statüsünü kaybetti ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile yönetimi
Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Ayasofya bugün resmen bir cami.
Bu iptal ve devir kararı
aslında AKP – Diyanet İşleri Başkanlığı – Hukuk üçgeni içerisinde gerçekleşen
ve son dönemlerde karşı karşıya kaldığımız olaylardan bir tanesi, şu ana kadar
ki en önemlisi. Baştan sona sembollerle bezeli karar ve sonrasında kılınan ilk
Cuma namazının topluma verdiği mesaj da son derece net: Cumhuriyet, 100. yaşına
doğru ilerlerken yeniden tesis ediliyor. Cumhuriyet’in kurum ve kuralları
yeniden inşa ediliyor. Tarih yeniden yazılıyor. Din ve hukuk kurumları Osmanlı
sanrısı üzerinde yükselen yeni bir cumhuriyeti inşa ediyorlar. Hükümet ve
çeşitli siyasi aktörler Cumhuriyet’in ilk yılları ile bir hesaplaşma içinde
bulunuyor.
Bu arada toplumun
Ayasofya ile ilgili düşünceleri neler? Metropol illerinde yaşayan seçmenler
Ayasofya konusunda ne düşünüyorlar? Sia Insight’ın Temmuz ayında
gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, metropol illeri seçmenlerinin yüzde 59’u
Ayasofya’nın Müslümanların ibadetine açılmasını destekliyor ve bu destek alt
sınıflarda yüzde 70’e ve AKP – MHP ittifakı destekçileri arasında yüzde 83’e
kadar yükseliyor. Ayasofya’nın müze statüsünü koruması gerektiğine inananlar da
yüzde 28 oranında ve bu oran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtları
arasında yüzde 57. Ayasofya’nın hem Müslümanların hem de Hıristiyanların
ibadetine açılabileceğini düşünenlerin oranı toplumun yüzde 9’unu oluşturuyor.
Hükümet, Ayasofya kararı
ile toplumun desteğini kazanırken, yine İstanbul odaklı bir başka konuda
toplumla ters düşme potansiyeline sahip görünüyor: İstanbul Sözleşmesi. 2011
yılında İstanbul’da imzaya açılan ve 2012 yılında ilk resmi imzayı Türkiye’nin
attığı, bugün 45’ten fazla ülkenin imzaladığı bu sözleşme kendi anavatanında
büyük bir tehdit altında bulunuyor.
Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık alanındaki bu en önemli belge yeni bir toplumsal çatışmanın odağında bulunuyor. Hükümet, muhafazakar ve İslamcı çevreler Türkiye’nin sözleşmeden çıkmasını ya da bazı maddelere çekince konulmasını savunurken, başta kadın ve LGBTİ örgütleri olmak üzere toplum bu çatışmada mevzi kaybedilmemesi için son derece başarılı bir mücadele veriyor. Üstelik iş dünyasının önde gelen holdingleri Hükümet ile karşı karşıya kalma pahasına bugün bu sözleşmeyi destekliyor ve sözleşmeye bağlılıklarını ilan ediyorlar. Hükümet’e yakın KADEM dahi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına karşı duruyor.
Dur durak bilmeyen kadın
cinayetleri ve kadına yönelik şiddet bu sözleşmenin önemini her geçen gün daha
da arttırsa da Sia Insight’ın yaptığı araştırmaya göre bugün üç büyük ilde
yaşayan 18 yaş üzeri nüfusun sadece yüzde 35’i İstanbul Sözleşmesi’nden
haberdar. Sözleşmenin erkekler arasındaki bilinirliği kadınlardan daha
yüksek.
Bununla birlikte,
İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kamuoyu desteği oldukça yüksek bir oranda
bulunuyor. Üç büyük il seçmenlerinin yüzde 60’a yakını İstanbul Sözleşmesi’ni
destekliyor, yüzde 30’u ise onaylamıyor. Sözleşme özellikle gençler ve
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtları tarafından destekleniyor. Bu
yönetim biçimine destek veren AKP – MHP ittifakının da yüzde 49’u İstanbul
Sözleşmesi’nin destekçileri arasında yer alıyor.
Hükümet büyük olasılıkla
kendi seçmenin de sahiplendiği İstanbul Sözleşmesi’nden tamamen çekilmeyi göze
alamayacak ve başta LGBTİ toplumunu koruma altına alan bazı maddelere
çekincelerini koyacak.
Ancak, çok iyi biliyoruz
ki Cumhuriyet’in en başından beri kadın konusu Türkiye’de toplumu yeniden
şekillendirmenin en önemli alanlarından biri. Türkiye’de tarih kadın bedeni
üzerinden yazılıyor. Cumhuriyetin ve toplumsal hayatın yeniden kurgulandığı bu
dönemde de kadın ve kadın ile ilgili toplumsal konular daha uzun bir süre
gündemimizde önemli bir yer edinmeye devam edecek.
Yorumlar
Yorum Gönder