SİGARAMIN DUMANINA SARSAM …
Sigaramın dumanına sarsam saklasam
seni
Gitme gitme gittiğin yollardan
dönülmez geri
Gitme gitme el olursun sevdiğim
incitir beni …
Ezginin Günlüğü’nün en güzel
şarkılarından birisidir ‘Sigaramın Dumanına Sarsam’ (ya da 1980) ve bu şarkı
geçen gece bir tweet sonrasında zihnimde dolanıp durmaya başladı.
Zihin çok ilginç bir varlık, okuduğun
140 karakterlik bir yazı anında zihninde bir şarkıyı tetikliyor ve hemen
ardından bir takım görsel kodlar şarkıya eşlik etmeye başlıyor. Sigara ve duman
görüntüleri … İnsanlar … Zihin şöleni. Zihnin şöleni.
Sigara birçok insanın hayatına bir
dönem eşlik etmiş olan ya da etmeye devam bir “şey”.
Şey yerine sigarayı ne olarak
görüyorsanız onu söyleyebilirsiniz, onu yazabilirsiniz. Arkadaş, dost, sevgilinizin
eş değeri, vazgeçilmeziniz, tutku objesiniz, bağımlılık nesneniz, tutsaklık
anınız, nefret sembolünüz, yalnızlıktaki yol arkadaşınız, keyfinizin parçası, istediğiniz birisiyle tanışma vesileniz, özgürlüğünüzün
bayrağı, masana üzerine koyduğunuz kimliğiniz, erkekliğiniz, kadınlığınız, her ne ise o.
Herkesin sigara ile şu ya da bu
şekilde bir hikayesi var. İster azılı düşmanınız, isterse vazgeçilmeziniz
olarak. Ama hepimizin hayatında şu ya da bu biçimde sigara var.
Benim de hayatımda bir dönem sigara
vardı. Son derece yoğun bir şekilde. Çok geç başlayan (23 yaşında), ancak her
gün minimum 50 kez bir araya geldiğimiz, son derece yoğun bir ilişki yaşadık
onunla. Aşağı yukarı 20 sene. Benim için onsuz bir hayatın olması imkansızdı, o
dönemime eşlik etmiş kişiler içinse sigarasız bir Hüseyin imgesi imkansızdı. Sonrasında
“sigarasız hayat” fikri zihnimde dönmeye başladı, bir diş operasyonunu bahane
ederek yoğun ilişkimize son verdim. Bir destekle (Nicorette), tak diye.
Hiçbir zaman
‘sigarayı bıraktım’ demedim, her zaman ‘ben şu an sigara içmiyorum’ dedim, hala da böyle
diyorum. Bu saatten sonra bir de sigara için mi kendimle didişeceğim, mücadele
edeceğim, bunca şeyin arasında, değil mi?
Peki, bu sigara muhabbeti nereden mi
aklıma geldi? Sigaranın siyasi bir analiz için mükemmel bir obje olduğunu
düşündüğümde. Sigara içmenin ya da sigara içmemenin siyasetinden söz etmiyorum.
Sigara yasaklarının politikasına referans vermiyorum.
Sigaranın bir sembol olarak, maksimum 140
karakterlik siyasetinden söz ediyorum.
9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü
nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan RTE imzalı bir tweet attı.
Bugün 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü. Bu zehre karşı sen de iradene
sahip ol ve #SigarayaTeslimOlma RTE
Bu tweet Recep Tayyip Erdoğan
tarafından bizzat atılmıştı ve diğer tweet’lerinden ayırt edilmesi için de RTE
imzasını taşıyordu. Twitter’ı sevmeyen, zararlı gören ve yasaklanması taraftarı
olan Cumhurbaşkanı’nın “kendi attığı” ilk tweet bekleneceği üzere AKP camiasında
(ve trolleri arasında) büyük bir coşku ile karşılandı.
Cumhurbaşkanı’nın tweet’inden kısa
bir süre sonra gündeme yine sigara konulu ikinci bir tweet daha düştü. Tweet’i
atan bu kez HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı.
Biraz az sigara için gençler. Kendinize dikkat edin. (Bu twiti bizzat
ellerimle kendim yazdığım için de önemli bir twittir:)
Sigara sayesinde siyasetçilerimizin
söylemlerini deşifre etme ve siyasi duruşları hakkında bir kez daha fikir
edinmemiz mümkün oldu.
Dünün AKP Genel Başkanı ve Başbakanı,
bugünün ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncelikle hepimize 140 karakter
çerçevesinde bugünün (9 Şubat’ın) Dünya Sigarayı Bırakma Günü olduğunu
hatırlattı, bilmeyenleri bu konuda bilgilendirdi.
Uzun uzun üzerinde durmaya gerek yok.
Eğitim sürecinde iktidar ilişkisi hepimizin malumu; eğitim veren kişi iktidar
sahibidir, muktedirdir, gücü elinde tutandır ve eğitimi alan da bu iktidar
ilişkisine maruz kalandır, pasif konumdadır. Bu suretle, birinci cümle kurulması
istenen ilişkinin yapısını ve doğasını tanımlanmıştır. Tweet’i yazan iktidardır,
tweet’i okuyanlar da onu dinleyen, ona uyan ve hatta biat eden, biat etmesi
beklenenlerdir. Cumhurbaşkanı, kuracağı ilişkinin temel platformunu
şekillendirmiştir, oyunun kuralını belirlemiştir.
Cumhurbaşkanı’nın ikinci cümlesi
sigarayı tanımlamakla başlamaktadır; sigara zehirdir.
Evet, ben de bu saatten
sonra sigaraya övgüler düzecek, sigara güzellemesi yapacak birisi değilim. Sigaranın
iyi bir şey olmadığını ben de düşünüyorum. Sigara için her türlü kötü
nitelemeyi apabilirsiniz, zehir de diyebilirsiniz, ama önemli olan bunu nasıl bir
bağlamda kullandığınızdır, bütün içindeki yeridir.
Sigarayı zehir olarak tanımladıktan
sonra okuyucu “irade testi”ne davet edilmektedir. Üstüne üstlük (de) bağlacı
ile okuyan daha geniş bir kitlenin parçası olmaya çağrılmaktadır. ‘Bunu yapan başkaları da var, sen de bunun bir parçası ol’. Cümle baştan
sonra bir emir kipi ile konuşmaktadır ve ilk cümlede kurulan iktidar ilişkisi
pekiştirilmektedir – sahip ol ve teslim olma.
Sigara ile sorunlu bir ilişkisi olduğu
bilinen ve onu aynı zamanda bir saygısızlık emaresi olarak da gören Cumhurbaşkanı
tweet’in sonunu kendi imzası ile tamamlayarak verdiği mesajı güçlendirmiştir ve
nasıl bir ilişki kurmak istediğini tanımlamıştır. İlişki biçimimdeki tercihini
belirlemiştir. Cumhurbaşkanı net bir şekilde buyurgan bir ilişki taraftarıdır.
RTE imzası, Erdoğan tarafından
yazılan bir tweet’i tanımlamaktan çok verilen mesajı pekiştiren ve “bu mesaj
dikkate alınması gereken bir konu hakkında önemli bir kişi tarafından yazılmıştır”
ifadesinin altını çizen bir imzadır.
Üstüne üstlük RTE imzası bir çok
önemli sözde (‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim’
gibi) imzası bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ü “ikame edebilecek” ya da kendisini
onunla eşitleyebilecek bir “son imzadır”. Böylesi bir imzanın iddiasındadır. Nasıl
bir çok sözün sonunda (gerçek ya da uydurulmuş) Atatürk imzası varsa, artık devir
Erdoğan imzalı sözlerin devridir.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş ise mevzuya farklı bir açıdan yaklaştı. Önce bir hatırlayalım; Biraz az sigara için gençler. Kendinize dikkat
edin. (Bu twiti bizzat ellerimle kendim yazdığım için de önemli bir twittir:)
Erdoğan’ın tweet’inin ilk cümlesi ne
kadar iktidar çağrısı yapan bir tweet ise Demirtaş’ın tweet’i bir o denli
anti-iktidar söylemini taşımaktadır.
Cümle Biraz az sigara için gençler yerine
Gençler biraz az sigara için olarak formüle edilmiş olsaydı Erdoğan’ınkine
benzer bir söylemin taşıyıcısı olacaktı. Demirtaş emir kipi ile seslenmek
yerine bunu kıran, kendisini gençler ile eş seviyeye çeken ve sadece onlara “seslenen”
bir ses tonunu kullandı. Burada az sigara
ifadesi ile zehir, ölüm gibi korkutucu bir dilin tuzağına düşmeden, sigaranın
aslında uzak durulması gereken bir şey olduğu pozitif bir dille vurgulandı.
Bu ilk cümlenin en önemli özelliği Demirtaş’ın
yasaklayıcı bir anlayıştan uzak duruşuna işaret etmesidir. Evet, Erdoğan da
tweet’inde doğrudan bir yasaklamaktan söz etmemektedir, ama Erdoğan Sigarayı
Bırakma Günü dolayısıyla sigara üzerinden ölüm söylemiyle takipçilerini ve okuyucularını
korkutmaktadır. Demirtaş ise okuyanı korkutmamakta, kişiyi kendisine ‘dikkat
etmeye’ davet etmektedir. Demirtaş için tweet’te önemli olan kendisi değil,
seslendiği kişidir. Demirtaş aktif kişiyi kendisi olarak değil, okuyan kişi
olarak tanımlamaktadır ve “pasif konumdaki” bu kişiyi aktif bir konuma geçerek hareket
etmeye davet etmektedir.
Demirtaş’ın bombası tweet’in sonunda
geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez “kendi elleriyle” tweet
atmasına gönderme yapan Demirtaş bu tweet’i kendi elleri ile attığını belirtti
ve mizahi yaklaşımlarına bir yenisini ekledi.
Üstüne üstlük ve daha da önemlisi, açık bir şekilde mizahın gücünü kullanarak ve aynı zamanda örtük
bir şekilde kendisini Cumhurbaşkanlığı seçimindeki
rakibi Erdoğan ile eşitledi.
Hemen herkesin hem fikir olduğu gibi,
bu mizahi yaklaşım Demirtaş’ı gerilmiş ve kamplaşmış Türkiye’de farklı bir
konuma oturtmaktadır. Demirtaş siyasi gerilimleri yumuşatan üslubuyla farklı
bir politikacı üslubu çizmekte ve genç seçmenlere yakın bir dilin temsilcisi
olmaktadır.
Sigara konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın (ve temsiliyetini
paylaştığı Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun) ve Demirtaş’ın konumu net. Peki, sayısal
anlamda ana muhalefetin temsilcisi olan Kemal Kılıçdaroğlu bu resmin neresinde
duruyor?
Kılıçdaroğlu bu resmin herhangi bir
yerinde durmuyor, çünkü kendisinin bu konudaki düşüncesini bilmiyoruz. Dünya
Sigarayı Bırakma Günü vesilesi ile ya da bir başka neden ile Kılıçdaroğlu’nun sigara
hakkında ne dediğini, sigara konusuna nasıl yaklaştığını bilmiyoruz – tek
istisna Kılıçdaroğlu’nun 2011 yılında Can Dündar’a verdiği bir röportajda
eskiden günde 1 paket sigara içtiğini ama bir günde bıraktığını ve artık sigara
içmediğini söylemesi.
Kılıçdaroğlu, 9 Şubat günü sigara
hakkında bir şey söylemek zorunda mıydı ya da o gün Erdoğan – Demirtaş gibi sigara konusunda tweet atması gerekiyor muydu, tabii ki ve kesinlikle hayır.
Ama sigaramız burada da sembolik
görevini yerine getiriyor. Sigara konusunda sessiz olan
Kılıçdaroğlu toplumunun yaygın bir kesiminde aslında bir çok konuda sessiz
olan, bir şey söylemeyen ve alternatif düşünce, bakış açısı üretmeyen bir
siyasetçi, bir lider olarak algılanıyor. Sigara ile ilgili olarak Twitter
dünyasında bir “atışma” gerçekleşirken, genel ifade ile Twitter yıkılırken
Kılıçdaroğlu bu olayın dışında kaldı. Aynen ülkede tartışılan bir çok gündem
maddesinde olduğu gibi. Sessiz, sedasız, politikasız. Sigara bu sessizliğin temsilcisi, sembolü oldu.
Siyasi sahnedeki son aktörümüz Devlet
Bahçeli. Twitter’ı aktif olarak kullanan Bahçeli de sigara konusunda herhangi
bir değerlendirmede bulunmadı. Ancak, Bahçeli ertesi gün “ekonomik kalkınma
için elips teorimi”ni anlattı ve çizdi. Onun da “sigaranın politikası” ile bir
ilişkisi mutlaka vardır, ama bu ilişki beni aşıyor. Bu nedenle bir yorum yapmayacağım (yapamayacağım) ve doğrudan elips teorimini paylaşacağım.
Bu denli sigara ve sigara mevzusuna (ve
de siyasete) maruz kaldıktan sonra yapılacak en güzel şeylerden birisi güzel
bir şarkı dinlemek. Özdemir Erdoğan ve Sezen Aksu'dan gelsin: “Yak Bir Sigara”.
İster sigara yakarak, ister sigara yaktığını düşünerek ve onu özlemle anarak, ister hiç sigarayı düşünmeden…
İster sigara yakarak, ister sigara yaktığını düşünerek ve onu özlemle anarak, ister hiç sigarayı düşünmeden…
Şimdi kendimizi müziğe bırakıyoruz; hayatımızı hafifletiyoruz, birlikte...
Yorumlar
Yorum Gönder