Kayıtlar

millet ittifakı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ALTILI MASA

Resim
  Altılı Masa ve bu masanın katılımcı partilerinin masaya kattıkları üzerine bugüne dek birçok analiz yapıldı, yazı yazıldı ve söz söylendi. Tüm bunların ortak kesişim noktası kuşkusuz ki masanın seçmenleri harekete geçirmekten yoksun olması ve seçmene “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vadetmenin ötesine henüz geçememesi. Oysa hepimiz biliyoruz ki, tercihlerimizi etkileyen en önemli unsurlar bize sunulan önermelerin hayatımıza dokunabilme gücü ve sorunlarımıza çözüm getirebilmesi. Altılı Masa önümüzdeki aylarda oy kullanacak ortalama bir seçmene ne vadediyor, bu vaatler seçmenin hayatındaki hangi sorunlara dokunuyor ve bu sorunlara nasıl bir çözüm önerisi getiriyor? Altılı Masa seçmeni ikna etme gücünü nereden alıyor, onun bu sorunları çözebileceğine seçmen neden inansın, neye dayanarak ikna olsun? Dört sorudan oluşan bu soru setine verilecek yanıtlar Altılı Masa’nın (şimdilik Millet İttifakı da diyebiliriz) Cumhur İttifak’ı karşısındaki tercih edilme düzeyini belirleyecek ...

DEĞİŞEN DENGELER

Resim
  Son günlerde akademisyenler, gazeteciler ve araştırmacılar tarafından kamuoyu, daha doğrusu seçmen eğilimleri araştırmaları hakkında yazılan birçok yazı ile karşılaşıyorsunuzdur. Bu tür yazıların araştırma okuryazarlığının gelişmesine destek sağladığı sürece son derece değerli çalışmalar olduğuna inanıyorum. Ne yazık ki, bırakın ortalama eğitim seviyesi sekiz sene ile sınırlı toplumu, bu tür araştırmaları kullanan ve toplumla paylaşan medya mensuplarının bile araştırma okuryazarlığı oldukça sınırlı. Bu da kaliteli araştırmalar ile defolu çalışmaların bir arada gündeme gelmesine ve sonuçta bilgi kirliliğine, demokratik ve çağdaş toplumların vazgeçilmezi olan kamuoyu araştırmalarının itibarının lekelenmesine neden oluyor.   Pazarlama araştırmaları nasıl pazarlama dünyasının karar alma süreçlerinin vazgeçilmez bir parçasıysa, aynı şekilde kamuoyu araştırmaları da siyasi partilerin ve siyasetçilerin, toplumsal kurumların ya da sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının ayrılma...

NEFRETE İNAT, YAŞASIN HAYAT

Resim
  Sabit günlerde yazı yazmanın en önemli sorunlarından biri bazen gündemin hızına yetişememek, bizim gibi gündem arsızı toplumlarda herhangi bir olayın konuşulup hızla bir kenara atılmasının birkaç gün ardından düşüncelerini ve değerlendirmelerini paylaşmak oluyor. Geçtiğimiz Pazar günü Yesevi Alperenler Ocağı Eğitim ve Kültür Yardımlaşma Derneği’ne bağlı Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’nun düzenlendiği LGBTİ+ birey ve sivil toplum kuruluşlarını hedef alan Büyük Aile Buluşması mitingi de bu olaylardan biri. Hatırlayacak olursak, bu miting dört ana hedef çerçevesinde düzenlenmiş bulunuyor: Her türlü kitle iletişim aracında ve ortamında LGBTİ+ varlığının sonlandırılması, LGBTİ+ sivil toplum kuruluşlarının kapatılması, her türlü LGBTİ+ etkinliğinin yasaklanması ve LGBTİ+ varlığının kriminalize edilerek bu alanda bir kanuni düzenleme yapılması. Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’nun bir sonraki hedefi de meseleyi TBMM’ne taşımak. Yaklaşık beş bin kişinin katıldığı söylenen...

TERCİHLER

Resim
  Çok uzun bir süreden beri hepimiz ekonomik bir krizden söz ediyoruz ve bu krizi kendi hayatımıza değdiği noktalarda dile getiriyoruz. Kimimiz hayat pahalılığından, kimimiz enflasyondan, kimimiz işsizlikten ya da işsiz kalma endişesinden, kimimiz de borçlarımızdan söz ediyoruz. Ekonomik kriz günlük hayatımızı ve sözcük dağarcığımızı farklı şekillerde etkiliyor. Bugünlerde dilimizde en çok yurt edinen sözcük ise yoksulluk ya da yoksullaşma. 2018’den beri süregelen ve 2021 son çeyreğinden bu yana da derinleşen ekonomik krizin son zamanlardaki en büyük yansıması bu. Ağustos ayı sonunda açıklanan TÜİK 2. Çeyrek büyüme oranı her ne kadar ilk bakışta pozitif bir görünüm taşısa da rakamların arkasındaki perde biraz aralandığında farklı bir gerçeklik ile karşılaşıyoruz. Türkiye, yüzde 7.6 oranındaki büyüme oranı ile G20 ülkeleri arasında en çok büyüyen üçüncü ülke konumunda bulunuyor. Ancak, çalışanların milli gelirden aldığı payın radikal bir şekilde eridiği gerçeği ile karşılaşınca ...

ANAYASA

Resim
Türkiye’nin anayasa ile kurduğu ilişkinin kökleri 1800’lü yılların başına kadar gider, ancak Cumhuriyet dönemi olarak düşündüğümüzde ilk anayasa çalışmalarını 1921 yılından başlatmak daha doğru olacaktır. O günden bugüne dek toplumun ve hatta cumhuriyetin anayasa ile ilişkisi oldukça sorunludur. Doksan sekiz yıllık cumhuriyet tarihinde birçok anayasayı ve anayasa değişikliğini bulmak mümkün. Bu tarih boyunca 1921, 1924, 1960 ve 1980 yıllarında kökten anayasa değişiklikleri yapılmış ve 1980 sonrasında da mevcut anayasa dört beş kez esaslı değişikliğe uğramıştır. Kurucu Anayasa olarak tanımlayabileceğimiz 1924 Anayasası sonrasında hayatımıza giren 1960 ve 1980 anayasalarının askeri darbelerin birer ürünü olduğu ve toplumda yarattıkları sorunlar hepimizin malumu. Cumhuriyet, 1924 – 1960 yılları arasında uzunca bir süre tek bir anayasa çerçevesinde yaşarken, 1960’dan günümüze dek gelirken bu tarihe iki temel anayasa ve dört temel değişiklik sığıyor. Sayısal anlamda bu kadar çok değişikli...