"SALYANGOZ" ÜZERİNE (*)


Ben bir kitap eleştirmeni değilim. Bu nedenle Salyangoz üzerine bir "kitap eleştirisi" kaleme alacak değilim. Salyangoz'u okudum, beğendim, sevdim, işte sadece bu nedenle yazmak istiyorum. 

Salyangoz'u neden sevdim ?




Bir 

Salyangoz, Müslüman mahallesinde salyangoz satan bir satıcıyı değil, bizatihi bir Salyangoz'u anlatıyor. 


"Müslüman mahallesinde satmayı değil, "salyangoz olmayı" anlatıyor bu kitap. Salyangoz'un ardında bıraktığı iz, kitapta evlerinin yolunu kaybetmekten korkup yola ekmek parçaları bırakan Hansel'le Gratel'in masalındakine benziyor nedense" (sayfa 15, Önsöz niyetine ... Kemal Gökhan Gürses) 


Hatta, bana sorarsanız, kitap, salyangoz'dan ziyade salyangoz'un ardında bıraktığı renkli izleri anlatıyor. 

Salyangoz'un ardında bıraktığı bu renkli izler kitabın kapağındaki renkli SALYANGOZ yazısında vücut buluyor.






İki

Bugüne değin gördüğüm hemen tüm Hayko Bağdat fotoğrafları direkt gözünüzün içine bakan, yüzünü bakan kişiden çevirmeyen fotoğraflar. Hayko, televizyonda da konuştuğu kişinin yüzüne bakarak derdini anlatan bir kişi.

Ama Salyangoz kapağında Hayko Bağdat gözümüzün içine bakmıyor. Neden ?

Birisi ne zaman yüzünü sizden çevirir ve usul usul meramını anlatır ? Belki söylediği şeyler konusunda dürüst olmadığında, size yalan söylediğinde. Bu zinhar Salyangoz için doğru değil. 

Belki anlattığı şeyler hakkında utandığında, o konuyu, konuları gündeme getirdiği için hicap duyduğunda. Bu zinhar Salyangoz için doğru değil. 

Hayko'nun anlattığı şeyler zerre kadar utanç vesilesi olmayacak şeyler; tam tersine, birçoğu dinleyenin / okuyanın utanması gereken şeyler. 

Salyangoz kapağında Hayko Bağdat gözümüzün içine bakmıyor. Neden ?

Bence, Hayko, kapak fotoğrafında yüzümüze, direkt gözümüzün içine bakmıyor, çünkü yazılanlar ile bizi baş başa bırakmayı amaçlamış. Bizi tek başımıza, yalnız bırakmayı tercih etmiş. 

Bu tercih, ikili bir iktidar kırma davranışı. Birinci kırılma, karşısındaki kişinin gözünün içine bakan ile bakılan arasındaki iktidar ilişkindeki kırılma. İster dürüstlük, ister doğruyu söyleme adına olsun karşısındaki kişinin gözünün içine bakan kişi bakılan üzerinde bir iktidar kurar, güç sergiler. İktidarı kullanıp kullanmama bir kişisel tercihtir, ama zemin kurulmuştur.

İkinci kırılma, yazar tahakkümünden bir vazgeçişe işaret ediyor. Yazar ve okur arasında da iktidar ilişkisi vardır işin doğası gereği.

Bu kitapta yazar okurken her ne hissedeceksek bizi o duyguyla, her ne düşüneceksek bizi o düşünceyle baş başa bırakıyor. 

İktidardan vazgeçiş SALYANGOZ'un kapağındaki fotoğrafta vücut buluyor.


Üç

Salyangoz, Rum bir anne ve Ermeni bir babadan doğan ve bugün bir Türk ile evli yazarın hayat hikayesini anlatıyor.  Ama bu hayat hikayesi toplumla kesiştiği kadar anlatılan bir hayat hikayesi. Özel hayatı afişe etmeyen, bence bu nedenle oldukça edepli bir hikaye. Üstüne üstlük hepimizin hayatını gönüllü olarak afişe ettiği, kamu malı haline getirdiği bu çağda Hayko Bağdat'ın "özel"ini kendisine saklamasını kendi adıma takdirle karşıladım.

"Türk gelin hikayesi"/ "Ermeni damat hikayesi" bile isteye okurdan kaçırılmış.


"Şimdi size Müslüman bir ailenin kendisine Ermeni bir koca seçmiş kızının yaşadıklarını, bizimkilerin bu evlilik ile ilgili gösterdikleri tepkileri, düğün için kiliseye gelene kadar başımızdan geçenleri falan anlatacağımı düşünüyor olabilirsiniz. Onu da anlatacak birilerini tanıyorum ama, ben bunları anlatmayacağım valla. Kıçımızdaki pantolona kadar her şeyi anlatıyoruz biliyorum ama birazı da özelimde saklı kalsın" (sayda107).





Dört 

Kitap, bir anı kitabı, bir hikaye kitabı, bir makale derlemesi olarak okunabilecek nitelikle. Nasıl okumak isterseniz okuyabileceğiniz bir formatta. Hayko Bağdat okurlarını bu alanda da özgür bırakmış. Kitap hikaye, anı, makale metinleri arasında bir yolculuk. 


Beş

Ben Salyangoz'da anlatılanları üç katmanda okudum. 

Beş.bir

Kitap, bir Salyangoz'un hayat hikayesi. Bireysel bir öykü. Başarılı bir storrytelling örneği. 

Beş.iki

Kitap, "biz" ve "siz" dünyasına, bu dünyaların nasıl oluştuğuna, kırıldığına ve yeniden kurulduğuna ışık tutan sosyolojik bir çalışma. 

Beş.üç
Kitap, Türkiye'nin son yarım yüzyıla (hatta yüzyılına) damga vuran olayları ele alan tarihsel bir metin, yazılı bir belgesel. 


Salyangoz, sizi bol bol gülümseten, düşündüren insan anlarını ele alıyor. Ancak, kitabın ve Bağdat'ın hayatının ikinci bölümü boğazda düğümlenen bir sızı eşliğinde geçiyor. Hayat gibi. Bu ülke biraz güle oynaya geçen bir çocukluk ve gençlik sunarken (eğer ölmemeyi becermişseniz), orta yaş ve sonrasında kasvetten ve sorundan başka bir şey vaat etmiyor. Maalesef.



(*) SALYANGOZ (2014) Hayko Bağdat. İnkilap Yayınevi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FUCK... WILL

YAEFOBİ VE BİR NEFRET OBJESİ OLARAK SEZEN AKSU

SİGARAMIN DUMANINA SARSAM …

ARAŞTIRMA SEKTÖRÜ

BODRUM

İRONİK BİR SEÇİM

NÜFUS

KONUŞAN MARKALAR

VEGANİZM