GERİYE KALAN


Bireyler, markalar, şirketler, kurumlar, toplumlar, devletler ve aslında içinde yaşadığımız sistemin kendisi 2020 yılının başından beri radikal bir dönüşümün içinden geçiyor. Bu radikal dönüşüm kısa bir süre içinde tüm dünyayı etkisi altına aldı ve bu dönüşümün ne zaman sonuçlanacağına dair bir öngörümüz yok. Dünya ciddi şekilde bir kırılma yaşıyor.

Bu radikal dönüşümü geçtiğimiz yıldan bu yana yakından takip ediyoruz, anlamaya ve anlamlandırma çalıyoruz. Üzerine yazılar ve kitaplar yazıyoruz, konferanslarda, zirvelerde ve webinar’larda konuşuyoruz. Hepimizin peşinde olduğu ve yanıtlandırmaya çalıştığı soru da net: bu günlerden geriye ne kalacak?



 

Pandemi Dönemi’nden Geriye Kalanlar

COVID 19 Dönemi hepimiz için acılı bir dönem oldu. Çok ciddi can kayıpları verildi, hastalıklar yaşandı, üstelik her şeye rağmen bu kayıplar devam ediyor; öte yandan, ekonomik olarak yaralandık, çok şey kaybettik. Siyasetin düzenleyici gücünü tüm dünyada hepimiz test ettik, özgürlüklerin sınırlarının nasıl kolayca silinip yeniden tanımlanabileceğini gözlemledik. Hepimiz adına bir şok ve travma dönemi oldu pandemi günleri.

Pandeminin bu yaralayıcı ve can acıtıcı özelliklerini ve deneyimlerini bir yana bırakacak olursak, COVID 19’un olumlu anlamda düzenleyici ve hatta düzeltici etkileri olduğuna inanıyorum. Pandemi dönemi hayatlarımızı temize çekmek için bize yeni olanaklar sundu.

Pandemi döneminde markalar ve şirketler ile kurduğumuz ilişkileri ya da başta devlet olmak üzere sosyal kurumlarla olan bağımızı ve beklentilerimizi yeniden tanımlama şansımız oldu. Bunun yanı sıra, iş ve çalışma hayatına bakışımız radikal bir şekilde değişti. Hepimizin zaman kavramını yeniden ele alma olanağı oldu. Hiç olmadığı kadar kendimize döndük, kendimizi ve öz potansiyelimizi keşfettik. 

Bu ilişkileri ve dönüşümleri daha önce farklı vesilelerle ele aldığım için onların üzerinde ayrıntılı olarak durmayacağım. Ancak, COVID 19 Sonrası Dönem’e kalan iki ana temanın altını çizmek istiyorum.

Pandemi döneminden bize kalan temel değerlerden biri dayanışma ve diğeri de özgürlük.

Bugünden sonra markaların ya da şirketlerin toplum yararına gerçekleştirecekleri etkinlikleri dayanışma kültürü içerisinde yürütmeleri hanelerine yazılacak artı değerlerin katlanmasına neden olacaktır. Markalar arası gerçekleştirilebilecek işbirlikleri, markaların çoklu sivil toplum örgütleri ile birlikte çalışmaları ya da belirli sosyal grupların dayanışma çerçevesinde gerçekleştirdikleri etkinliklere sahip çıkmak ve desteklemek COVID 19 Sonrası Dönem’in  gözde faaliyetleri arasında yer alacaktır.

Benzer şekilde, birçok faaliyetini dayanışma kavramı ile zenginleştiren yerel yönetimlerle kurulabilecek işbirlikleri markaları ve şirketleri bir başka noktaya taşıyacaktır.

Ülkemizde son zamanlarda dayanışma kavramının en iyi sergilendiği alanlardan birisi yerel yönetimlerin çalışmalarıdır. Siyasi kimliklerden bağımsız olarak, 2018 ekonomik krizinden bu yana yerel yönetimlerin bu çalışmaları toplumda pozitif bir tutumla izlenmekte ve desteklenmektedir.

Tüketici ruhu bugün dayanışmanın gücünü ve çözüm becerisini hissetmek istiyor.

Dayanışma kavramının yükseldiği bu dönemde bireylerin ana ihtiyaçlarından ve hayata yönelik motivasyon kaynaklarından bir diğeri de özgürlük olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar bu motivasyonu derinden besliyor. Başta gençler olmak üzere tüm toplum özgürlüğe susamış bir durumda.  

Özgürlük duygusunu güçlendiren bir başka gelişme kuşkusuz ki pandemi döneminin çalışma koşulları oldu. Haftada (en az) beş gün işe giden ve bir ofis ortamında çalışanlar sosyal izolasyon günlerinde son derece verimli bir şekilde evlerinden de çalışabildiklerini deneyimlediler ve ofislerin hayatlarındaki yerini sorguladılar. Hatta, bu dönemde olanağı olan çalışanlar yaşadıkları şehre mahkum olmadıklarını ve farklı şehirlerden, yerleşim noktalarından da iş hayatına katılabildiklerini gördüler. Pandemi dönemindeki ve sonrasındaki sanal buluşmalar ve toplantılar rutin iş hayatındaki birçok kural ve ritüeli yer bir etti, kurumsal değerlerin yeniden yazılmasını zorunlu kıldı.

Pandemi, çalışanlara mekan ve zaman konularında esneklikler yaratarak iş hayatına devam edebileceklerini net bir şekilde gösterdi. Bu dönüşüme bağlı olarak çalışanlar Pandemi Dönemi’nde özgürlük kavramının önemini ve getirdiklerini birinci elden deneyimlediler, bunu sadece iş hayatına değil, yaşamın bütününe de yansıtabileceklerini gördüler.

 

Pandemi Dönemi’nde Araştırma Sektörü

COVID 19 Dönemi tüm sektörleri olduğu gibi, içinde bulunduğum araştırma sektörünü de derinden ve olumsuz yönde etkiledi.

Pandeminin sektör üzerinde iki olumsuz etkisi oldu.

Bunlardan birincisi, sektörün yarattığı ciro ve ikincisi de insan kaynakları üzerindeki etkisi olarak tanımlanabilir.

Türkiye araştırma sektörü, COVID 19’un derinden etkilediği 2020’ye 2019 yılında 690.000.000 TL ciro gerçekleştirerek girmişti ve enflasyondan bağımsız olarak yüzde 8’lik bir büyüme gerçekleştirmişti. Tüm diğer sektörlerde olduğu gibi, araştırma sektörü de 2020 yılını çok önemli darbeler alarak geçirdi ve yılı 726.850.000 TL ciro ile tamamladı. Sektör bu zorlu sene içinde kağıt üzerinde yüzde 5 büyümeyi başarmıştı, ancak enflasyon dikkate alındığında sektör çok ciddi bir daralma yaşamıştı.  

Sektörün dolar cinsinden performansına baktığımızda durumun ciddiyeti daha da vahim bir hal alıyor. Sektörün 2020 yılındaki büyüklüğü 103.540.000 USD olarak kayıtlara geçti; bu, son on yılda sektörün Amerikan Doları cinsinden yüzde 47 oranında küçülmesine denk geliyor.

Araştırma sektörünün pandemi dönemindeki ikinci önemli sorunu insan kaynakları alanında karşımıza çıktı; sektör sadece ciro anlamında değil, sektör çalışanları anlamında da bir küçülme ile karşı karşıya kaldı. Sektör çalışanlarının yüzde 10’undan fazlası 2020 yılı itibarıyla şirketlerinden ve sektörden ayrıldı. 

Sektörün deneyimlediği bu iki olumsuzluğun dışında, bir başka önemli değişim dijitalleşme alanında yaşandı ve bu dönüşüm sektörün yaşadığı en kalıcı değişim oldu.

Genel olarak baktığımızda, pandeminin duyulduğu ilk günden itibaren sektör bilgi toplama tekniklerinde hızlı bir dönüşüm geçirdi. Kalitatif araştırmalar bir gün içinde toplantı odalarından Zoom / Teams platformlarına taşındı. Kantitatif araştırmalarda da vakaların yükselmesi ile birlikte online platformlarda yürütülmeye başlandı.

2019 yılında paneller ve analitik çalışmalar dışında sektördeki cironun yüzde 66’sı bilgisayar destekli yüz yüze anketlerden gelirken, bu oran 2020 yılı sonunda yüzde 38’e kadar düştü ve online araştırmaların payı bir yıl içinde yüzde 25’ten yüzde 50’lere kadar yükseldi. Sektör geri dönülmeyecek bir şekilde online dünyaya taşındı.

 

Sonuç Olarak

COVID 19 Dönemi sağlık, ekonomi, kültür ve siyaset alanlarında ve günlük hayat pratiklerinde yarattığı tüm hasara karşın, bireysel ve kurumsal hayatlarımızda düzeltmeler yapmak ve mevcut paradigmaları değiştirmek için bize fırsatlar da sundu.

Yakın geçmişten bugüne baktığımızda özgürlük anlayışımızı yeniden tanımlama ve hayatın birçok noktasında yeniden talep etme şansına kavuştuk. Bugün zaman ve mekan kavramlarıyla oynayarak bireysel ve toplumsal düzeyde özel alan ve kamusal alanlarda yeni tanımlamalar yapabiliyoruz.  

Pandemi döneminde kendimizle baş başa kalarak bireysel potansiyelimizin aslında ne kadar da derin olduğunu ve onu ne denli az kullandığımızı da gördük. Kendimizi keşfetmenin ve kendimizi gerçekleştirmenin adımlarını hızla attık. Bireyden sosyale doğru hızlı bir geçiş yapabileceğimiz gerçeği ile dayanışmanın ve biz olmanın keyfine vardık.

Bugün bireylerin, şirketlerin ve kurumların önünde bizleri her anlamda daha iyi bir noktaya taşıyabilecek pandemi döneminden kalma başarı öyküleri bulunuyor.

Biz Türkiye olarak pandemiye kötü bir ekonomik durumda, ekonomik kriz ortamında yakalandık. Bugün ekonomik ve siyasal nedenlerden dolayı geleceğe karamsar gözlerle bakıyoruz. Ancak, hepimiz toplumsal ve ekonomik olayların döngüsel bir şekilde hareket ettiğini ve içinde bulunduğumuz bu karamsar dönemi daha iyimser bir dönemin izleyeceğini biliyoruz. Bugün bizlere, hepimize düşen bu iyimser dönemin en kısa sürede gelmesini kolaylaştırmak ve bu dönüşümü olanaklı kılacak çalışmalara destek vermektir.

 

 

Fatoş Karahasan (Mayıs 2022), Dalgaları Aşmak, Geriye Kalan, Doğan Kitap.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FUCK... WILL

YAEFOBİ VE BİR NEFRET OBJESİ OLARAK SEZEN AKSU

SİGARAMIN DUMANINA SARSAM …

"SALYANGOZ" ÜZERİNE (*)

ARAŞTIRMA SEKTÖRÜ

BODRUM

İRONİK BİR SEÇİM

NÜFUS

KONUŞAN MARKALAR

VEGANİZM