İKİNCİ YARI
2022 yılının ilk
yarısını bitirdik, ikinci yarıya girdik.
Tüm araştırmaların ortak
bir şekilde gösterdiği gibi bu seneye damga vuran temel konu ekonomik kriz ve
hayat pahalılığı oldu; olmaya devam edecek gibi de görünüyor. Günlük
sohbetlerin ana malzemesi artan gıda ve içecek fiyatları, akaryakıta ve ısınma
kaynaklarına gelen zamlar, geçim sıkıntısı ve azalan satın alım gücümüz. Günlük
konuşmalar dönüp dolaşıp aynı sorular etrafında kilitlenip duruyor: ne olacak
bu halimiz, nasıl dayanacağız, hayata nasıl devam edeceğiz?
Bundan tam bir sene
öncesine baktığımızda temel endişe kaynaklarımız el değmemiş gibi aynen
duruyor. Üçte ikimiz işimizi/ evimizdeki birisinin işini kaybetmesinden endişe
duyarken, dörtte üçümüz de mevcut borçlarımızı ödeyememekten endişeleniyoruz.
Geçen yıl haziran ayında her on kişiden sekizi için ekonomik kriz bir endişe nedeniyken,
bu sene bu oran her on kişiden dokuza ulaştı.
Endişe kaynaklarımız
sabit, ama geçen seneye kıyasla geleceğe çok daha karamsar bakıyoruz.
Geçtiğimiz haziran ayında metropol nüfusunun yüzde 35’i kendi ekonomik durumu
nedeniyle bir sene sonrasına karamsar gözlerle bakarken, bu sene haziran ayında
bu oran yüzde 51’e ulaştı. Benzer şekilde, ülke ekonomisi için karamsarlık
hissedenlerin oranı da son bir yıl içinde yüzde 45’ten yüzde 57’ye yükseldi.
Bu oranlardaki mesele
sadece toplumda baskın ruh haline gelen karamsarlık değil tabii ki. Buradaki
temel sorun toplumun ülke ekonomisine dair iyimserliğini kaybetmesi, ülkeye
kendi durumundan daha kötü bir gelecek çizmesi. Ülkeye olan inancımızı yitirmiş
görünüyoruz. Bu inanç kolay kolay geri kazanılacak gibi de durmuyor.
Bu karamsar tablonun en
önemli nedenlerinden birisi kuşkusuz ki, hanemize giren paranın geçimimize
yetip yetmediği meselesinde düğümleniyor.
Türk-İş’in her ay güncelliği açlık ve yoksulluk sınırı rakamları gittikçe yukarı doğru tırmanıyor. Haziran verilerine göre, bugün dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması 6.391 TL (açlık sınırı) iken, yine dört kişilik bir hane için gıda, giyim, konut, eğitim, sağlık, ulaşım vb. gibi yapılması zorunlu harcamaların tutarı da 20.818 TL’ye (yoksulluk sınırı) ulaşmış durumda.
Bu rakamların bir sene
önceki durumunu paylaşmadan önce kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. Temmuz
ayında güncellenen asgari ücret net 5.500 TL; açlık sınırının tam 891 lira
altında ve bu ülke çalışanlarının çok büyük bir bölümü asgari ücretle çalışıyor
(SGK verilerine göre yüzde 42 ve DİSK-AR’a göre de özel sektör çalışanlarının
yaklaşık yüzde 70’i).
Açlık sınırında ya da
yoksulluk sınırı altında yaşayan ailelerin oranı her ay gittikçe toplumda daha
geniş bir pay kaplıyor; her ay yoksulluk sınırı altına düşen ailelerin oranı
yükseliyor.
Bundan tam bir sene
öncesinde yine TÜRK-İŞ verilerine göre Haziran 2021’de açlık sınırı 2.941 TL
iken, yoksulluk sınırı da 9.580 TL olarak ölçülmüş. Açlık ve yoksulluk sınırı
rakamları bir yıl içinde yüzde 117 artış göstermiş bulunuyor.
Bugün metropol illerinde
yaşayan ailelerin yaklaşık yüzde 60’ı geliri ile giderlerini karşılarken, üçte
biri geliri giderini karşılamadığı için borçlanıyor ve bu ailelerin en önemli
borç kaynakları da kredi kartı, kredili hesaplar ve tüketici kredileri.
Kuşkusuz ki, kredi kartlarındaki minimum ödeme oranının yüzde 20’den yüzde 40’a
yükseltilmesi bu aileler için ciddi bir sorun teşkil edecek. Bunun neticesinde,
formel borçlanma kaynaklarına dönmüş olan bir çok aile yeniden enformel borç
kaynaklarına, yani aileye ve arkadaşlara geri dönecek, ama o kaynağın da
bugünün şartlarında beklentileri karşılama şansı son derece düşük.
Gelir gider dengesizliği
neticesinde toplumca harcamalarımızı kısma ve alışveriş davranışlarımızı
değiştirme eğilimindeyiz. Bugün toplumun yaklaşık üçte ikisi dışarıda yeme
içme, eğlence harcamalarını kısarken, beşte ikisi de temel mutfak gıda
harcamalarını kısmayı planlıyor. Bugün her 10 tüketiciden yedisi her zaman
satın aldığı bir marka yerine daha düşük fiyatlı bir markayı tercih ederken,
sekiz tüketici de her zaman satın aldığı ürün yerine promosyonlu ya da
indirimli ürünleri tercih ediyor.
Bugün herkes krize karşı
kendi savunma stratejilerini geliştiriyor, zorlu hayat şartlarına dayanmanın
yeni yollarını keşfetmeye çalışıyor. Hepimizin işi çok zor.
-----
Araştırma bulguları, Sia Insight’ın Ekonomik Gündem (Haziran 2021) Araştırması’ndan alınmıştır. Araştırma, üç büyük ilde 18 yaş ve üzeri nüfusu temsil eden 405 tüketici ile 9 – 21 Haziran 2022 tarihleri arasında bilgisayar destekli telefon görüşmesi ile gerçekleştirilmiştir.
14 Temmuz 2022'de yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder