“YASAKSA YASAK”
Türkiye’de son aylarda kamuoyu gündemine damga vuran ve sosyal tartışma
doğuran üç önemli konu oldu; İstanbul Sözleşmesi, Ayasofya ve sosyal medya
düzenlemesi.
Hükümet kamuoyu desteğinin de bilincinde olarak Ayasofya konusunda
Cumhuriyet ve Cumhuriyet tarihi ile girdiği mücadelede zafer puanını hanesine
yazdırdı. Osmanlı Hukuku Cumhuriyet Hukuku’nun önüne geçti ve 1934 tarihli
Bakanlar Kurulu kararı iptal edilerek, Ayasofya müze statüsünden cami statüsüne
dönüştürüldü. Hükümet, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili duruşunda ise kadınlardan
ve kadın örgütlerinden beklenmedik bir muhalefet ile karşılaştı ve şimdilik
topu göğsünde yumuşatıyor, yeni bir hamle planlıyor. Muhtemelen yine
kamuoyundan alacağı destekle Sözleşme’deki LGBTİ bireylere yönelik ifadeleri
askıya alarak İstanbul Sözleşmesi’ne devam kararı alacak.
Sosyal medya düzenlemesi de Temmuz ayı sonunda yasalaştı ve “sosyal ağ sağlayıcısı” ifadesi ilk kez kanunlarda yer aldı. Kanunun getirdiği en önemli yenilik günlük erişimi 1 milyondan fazla olan sosyal ağ sağlayıcılarının (Youtube, Twitter, Facebook, Instagram vb.) ülkede bir temsilcilik açmak zorunda olmaları. Bu kurala uymayan ağ sağlayıcıları idari cezalar ve daha sonra da ticari yasaklar ve gerekirse de erişim engelleri ile karşılaşacaklar. Bu şirketlerin Türkiye’de temsilcilik açmaları ulusal mahkemelerde alınan kararları uygulamak zorunda olmaları anlamına geliyor. Oysa bugün sosyal medya kanalları ve özellikle Twitter mahkemelerde alınan erişim yasakları ile ilgili kararları yürürlüğe sokmuyor ve hesaplara engelleme getirmiyor ya da sosyal medya platformları erişim engeli konusunda oldukça seçici davranıyorlar. Kanunun getirdiği ve üzerinde en çok tartışma yaratan konulardan birisi de unutulma hakkı. Kanun bu konuda da bir düzenleme getiriyor. Sosyal medya düzenlemesi 1 Ekim’den itibaren geçerli olacak.
Bir buçuk ay sonra gerçek etkileri ile gündeme gelecek bu yasal düzenleme
konusunda kamuoyu ne düşünüyor? Kimler sosyal medya düzenlemesinden yana,
kimler bu düzenlemeye karşı çıkıyor? Bu düzenlemenin sonuçları neler olabilir? Sia
Insight’ın İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yaşayan 18 yaş ve üzeri 401
tüketici ile Temmuz ayında CATI bilgi toplama yöntemi ile gerçekleştirdiği
araştırma bu sorulara yanıt veriyor.
Sosyal Medya Kullanımı
Metropol illeri tüketicilerinin yasal düzenleme ile ilgili değerlendirmelerini paylaşmadan önce, Türkiye’deki sosyal medya kullanımına dair bir iki önemli bilgiyi hatırlamakta fayda bulunuyor.
We Are Social ve Hootsuite’nin birlikte yayınladığı 2020 Türkiye Internet
Kullanımı ve Sosyal Medya İstatistikleri’ne göre, bu yılın Ocak ayında tüm ülke
nüfusunun %64’ü sosyal medya kullanıyor ve sosyal medya penetrasyonu da 54
milyon civarında bulunuyor. Ortalama bir Türkiyeli bir günün 7 saat 30
dakikasını internet ortamında geçirirken, sosyal medya için de 2 saat 51 dakika
ayırıyor. Günün sekizde biri sosyal medya başında geçiyor. Snapchat dışında
hemen her sosyal medya ağında erkekler kadınlardan daha çok bulunuyor.
Türkiye’de en çok ziyaret edilen sosyal medya platformu Youtube (yüzde
90), onu Instagram (yüzde 83), Whatsapp (yüzde 81), Facebook (yüzde 76) ve Twitter
(yüzde 61) izliyor. FB Messanger dışında kalan tüm diğer platformlar yüzde 35
ve altındaki bir oran tarafından kullanılıyor. Sosyal medya platformu
kullanımında son dönemde en çok dikkati çeken husus Facebook’un ciddi bir kan
kaybı yaşaması ve buna karşın Tik Tok’un da önemli bir ivme kazanması (yüzde
29).
Sosyal
Medya Düzenlemesi Hakkında
Metropol illerinde yaşayan tüketicilerin önemli bir bölümü sosyal medya
kanallarının tamamen kapatılmasından ziyade bazı yasal düzenlemeler ile denetim
altına alınmasından yana bir tutuma sahip (yüzde 60).
Kamuoyunun yüzde 29’u ise Hükümet’in hiçbir şekilde düzenleme yapmaması
gerektiğini düşünüyor ve mevcut durumun devam etmesinden yana tutum takınıyor.
Bu oran 18-24 yaş grubu seçmenlerde yüzde 46’ya kadar yükseliyor. Gençler
herhangi bir düzenlemeden yana değil, sosyal medyadaki her türlü düzenlemeye
karşı. Bunun yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne karşı olanlar da
sosyal medya düzenlemesine destek vermiyorlar (yüzde 52).
Toplumda sadece yüzde 8’lik bir kesim sosyal medya kanallarının
kapatılmasına dair bir önermeyi destekliyor.
Sosyal medya platformlarının herhangi bir şekilde yasaklanması ya da
erişimin mümkün olmaması durumunda tüketicilerde yaratacağı en önemli duygu
üzüntü. Bu duyguyu kısıtlanmışlık, boşluk, eksiklik ve öfke gibi duygular
izliyor. Sosyal medya kanallarına erişimin yasaklanması tüketicilerin yüzde
68’inde negatif duyguların açığa çıkmasına neden olacak. Hiçbir şey
hissetmeyecek olanlar da yüzde 27.Geride kalan küçük bir azınlık ise bu
yasakları pozitif duygularla karşılayacak (yüzde 5). Tüketicilerin sosyal medya
düzenlemesine yönelik düşünce ve tutumları bir yana, bir yasaklama durumunda bu
olası duyguları ülke yöneticilerine önemli mesajlar veriyor.
Bir sosyal medya yasaklamasında tüketicilerin eksikliğini en çok
hissedecekleri sosyal medya ağı Instagram (yüzde 56). Onu benzer oranlarda
Twitter (yüzde 35) ve Facebook (yüzde 32) takip ediyorlar.
Instagramın yasaklanması özellikle genç (yüzde 91) ve kadın tüketicilerin (yüzde 68) eksikliğini hissedecekleri bir uygulama olacaktır. Buna karşın, Facebook’un yasaklanması da gençlerden ziyade orta ve ileri yaş grupları (yüzde 55) ile erkeklerin (yüzde 55) tepkisi ile karşılaşacak. Metropol illeri tüketicileri cinsiyet ve yaş grubu ekseninde bu iki uygulamayı farklı düzeylerde sahiplenmiş görünüyorlar.
Twitter ise herhangi bir yasaklanma durumunda cinsiyet ve yaş
gruplarından bağımsız bir şekilde metropollü tüketicilerin yüzde 35’nin
eksikliğini hissedeceği bir uygulama olarak konumlanmış bulunuyor.
Sosyal medya kanallarının yasaklanması durumunda, metropol illerinde
yaşayan tüketicilerin yüzde 70’i bu kanallara erişim sağlamak için bir VPN
kullanmayı düşünmüyor. VPN kullanmayı planlayanların oranı yüzde 23. Ancak,
18-24 yaş grubu gençlerin yüzde 40’ı VPN kullanma eğiliminde. Benzer bir
şekilde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne destek vermeyenlerin de üçte bir
sosyal medya ağlarına erişebilmek için VPN kullanmayı düşünüyor.
Sonuç
Sonuç olarak, sosyal medya kanalları ile ilgili düzenleme bugün toplumda
İstanbul Sözleşmesi etrafında oluşan etkili ve örgütlü muhalefetin bir
benzerini yaratmadı. Bu düzenleme karşısında kayda değer önemli bir toplumsal
tepki oluşmadı.
Buna karşın, Ekim’den sonra başlayacak uygulama neticesinde toplum herhangi
bir yasaklamayla karşı karşıya kalacak olursa, metropollü tüketicilerin bu
yasağı son derece olumsuz karşılayacağı aşikar. Özellikle 18-24 yaş grubu
gençler bu kısıtlamaya ve yasaklamalara en çok tepki gösterecek kesim olarak görünüyor.
Gençler arasında yükselen özgürlük istediği ve kısıtlanmışlığın getirdiği
bıkkınlık sosyal medya kanallarındaki yasaklanma sonucunda sert tepkilere
evrilme potansiyeli taşıyor. Hükümet İstanbul Sözleşmesi nedeniyle kadınlardan
gördüğü muhalefetin bir benzerini sosyal medya yasakları nedeniyle gençlerden
görebilir.
Meselenin bir diğer boyutu da sosyal medyada yaşanabilecek yasaklanmaların birçok şirketin tüketicilerine ulaşmasını ve onlar ile doğrudan ilişki kurmasını engelleme potansiyeli taşıması. Ancak, görünen o ki, Twitter dışındaki sosyal medya sağlayıcıları kamu otoriteleri ile masaya oturacak ve bu düzenleme tüm etkisi ile Ekim ayında yürürlüğe girecek. Dolayısıyla, sosyal medya düzenlemesinin şirketlerin ve markaların tüketiciye ulaşma planlamalarında ve iletişim etkinliklerinde negatif bir etkisi olmayacaktır.
Bu alandaki tek istisna olan Twitter’ın son bir yıl içinde izleyici
sayısını arttırmasına karşın reklam mecrası olarak popülaritesini kaybetmesi de
bu durumu perçinliyor. Özgürlük söylemiyle gençlerin ve toplumun yanında
olacak, sosyal medya yasaklamasına karşı çıkacak bir şirket ya da marka da henüz
ufukta görünmüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder