MEMLEKETİMDEN GENÇLİK MANZARALARI
İki gün önce Türkiye
Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladı, ülke tarihinin en önemli
dönemeçlerinden birisi olan 19 Mayıs’ın da 101. yılıydı. 1938 yılından itibaren
Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanan 19 Mayıs, 1980 yılından bu yana da Atatürk’ü
Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanıyor. 1980’li yıllar bu ülkede resmi
tarihin bir kez daha ele alındığı, yeniden kurgulandığı ve yazıldığı yıllar
olarak tarihteki yerini aldı. İkinci resmi tarih yeniden yazımının miladını da 2011
yılı olarak belirlemek herhalde yanlış olmayacaktır.
Geçmiş bayram ülkemizden
gençlik manzaraları sunmak, belki de daha doğru bir tanımlama ile gençlik
manzarası paylaşmak için bir vesile sunuyor.
Gençlik, biraz da
Batı’dan ithal ettiğimiz düşünce sistematiği nedeniyle her daim toplumda
değişimin itici gücü, dönüşümün en önemli sosyal aktörü olarak algılanmıştır.
Gençlikten beklenen, başta aile, eğitim ve siyaset olmak üzere hemen her sosyal
kurumla çatışma içinde olması, toplumun yerleşik ve egemen değer yargılarına
karşı bayrak açmasıdır. Gençlik değişimin motorudur. Hatta bunun da ötesinde,
artan eğitim düzeyi, teknoloji ile içli dışlı olan yaşam tarzı ve Batı ile
artan ilişkileri nedeniyle bizim gibi toplumlarda gençler toplumsal
modernleşmesinin garantisi olarak algılanır. “Dönüştürücü bir sosyal güç olarak
gençlik” mitine yaslanan bu beklenti, Türkiye gençliği söz konusu olduğunda artık
geçerliliğini yitirmiştir.
Bugün 15-24 yaş
grubundaki 12.955.672 genç toplam nüfusumuzun yüzde 15.6’sını oluşturuyor ve bu
pay her geçen yıl nüfusun yaşlanmasına paralel olarak küçülüyor (1). Bugün genç
nüfus ile ilgili söylenecek iki veri ülkemizdeki gençler ile ilgili çok şey
ifade edecek ve geri kalan her şey onun arkasından ip gibi sıraya dizilecektir:
Türkiye’de gençlerin yüzde 30’a yakın bir bölümü bugün ne okula gitmekte ne de
çalışmaktadır ve genç nüfus içinde işsizlik oranı yüzde 24.4’tür (2).
Bugünün Türkiye
gençliğini anlamak için Y Kuşağı, Z Kuşağı, Milenyum Nesli gibi tanımlamalar
son derece sınırlı kalıyor; bu kuşaklara ve nesillere atfedilen ve özü
itibarıyla Batı toplumlarında ortaya çıkan bu özellikler toplumun ancak sınırlı
bir gençlik kesiminde gözlemlenebiliyor.
Türkiye gençliğinin
sırları farklı yerlerde gizli bulunuyor.
Bugünün genç nüfusu sahip olduğu sosyal statüyle, tüketim alışkanlıklarıyla ve hayat tarzları itibarıyla birbirinden keskin hatlarla ayrışmayan homojen bir sosyal gruptur. Demografik özellikler de bu homojen yapıyı kırmak için yeterli değildir.
Türkiye’de gençler için
en önemli kurum ailedir ve genç bir başka şehirde çalışmak ya da eğitim almak
veya evlenmek için evden ayrılmıyorsa hayatını ailesi ile sürdürür, ebeveynler
en önemli rol modelleridir. Gençler aileden gelen sosyal statülerini korumak ya
da bir üst gruba geçmek için diplomanın önemine inanır, ama aldığı eğitim onun
mesleğini belirlemez. Bugünün gençleri için üniversite bir meslek kazanmak için
değil, çevre edinmek için en önemli merkezdir. Gençlerin ehliyeti ya da
pasaportu yoktur ve sahip olmak da istemez; tatile çıkmaz, hareketliliği çok
düşüktür. Gençlerin kültür sanat faaliyetleriyle, hobilerle işi yoktur, yabancı
dil de bilmez. Kentli gençlerin spora da çok fazla ilgisi yoktur, kendisi aktif
olarak spor yapmaz, en fazla futbol ile ilgilenir, futbol izler. Gençler boş
zamanlarını arkadaşlarıyla vakit geçirerek, başta Whatsapp olmak üzere sosyal
medyada sohbet ederek, AVM gezerek, internette gezerek, müzik dinleyerek veya
televizyon izleyerek geçirmektedir. Günde üç saat televizyon izler, altı saat
internette zaman geçirir. Evcil hayvanları yoktur (3).
Bugünün Türkiye gençliği
üzerine yapılacak bir çalışmada farklı gençlik gruplarına ulaşmak, farklı hikâyeler
dinlemek istiyorsak ele alacağımız üç ana değişken vardır: gençlerin nerede
yaşadığı (coğrafi bölge), değer yargıları ve siyasi tercihleri. Bu üç parametre
Türkiye gençliğinin sırlarını aralamak için gereken anahtarları sunmaktadır.
Bu değişkenleri bir
araya getirdiğimizde karşımıza bugünün Türkiye’sinin bire bir aynısı
gelmektedir. Bir yanda muhafazakâr ve dini değer yargılarını benimsemiş bir
gençlik, diğer yanda da daha modern ve özgürlükçü bir gençlik kitlesi. Birinci
gençlik kitlesi tüm gençlerin yaklaşık yüzde 65’ini ve geri kalan gençler de
yüzde 35’ini teşkil etmektedir. Ne kadar tanıdık rakamlar değil mi?
Türkiye’de gençlik
toplumsal yeniden üretim ile bu döneme damgasını vurmakta, mevcut toplumsal ve
hatta siyasal düzenin devamının taşıyıcılığını üstlenmektedir. Yarınımız
bugünümüzün aslında aynısıdır; yarın bugündür.
(1) TÜİK: 2019 İstatistiklerle Gençlik. 15 Mayıs
2020, 33731 sayılı Haber Bülteni
(2) TÜİK: 2020 Şubat İşgücü İstatistikleri.
11Mayıs 2020, 33786 sayılı Haber Bülteni
(3) Sia Insight: 2018 Türkiye Gençliği, Çatışmadan
Konformizme Araştırması. Bu araştırma Fatoş Karahasan’ın Mayıs 2018 tarihli
Açılın Gençler Geliyor isimli
kitabında da yer almıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder