Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HELALLEŞME

Resim
  Geçtiğimiz Salı günü Roboski Katliamı’nın onuncu yıldönümüydü. Zamanın acıları hafifletmediğinin en canlı kanıtlarından biri olan bu olayda sınır kaçakçılığı yaparken 17’si çocuk tam 34 kişi savaş uçaklarının dört ayrı bombardımanı sonucunda hayatlarını kaybetmişti. Dönemin Başbakan Yardımcısı Arınç yaşananlarla ilgili olarak resmi bir özür beklenmemesi gerektiğini, ancak ailelere tazminat ödeneceğini açıkladı. Aileler de kişi başına ödenen 123 bin liralık tazminatı geri çevirdi, tek kuruşuna dokunmadı. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu da 2013 yılında tamamladığı çalışmasında yaşananlarda herhangi bir kasti durumun olmadığının altını çizdi. Geçtiğimiz on yılda da dava açılmasını gerektirecek bir şey olmadığı düşüncesinden yola çıkılarak sivil ve askeri mahkemelerde herhangi bir yargılama yapılmadı ve hatta ailelerin açtığı dava AİHM’den geri döndü. Tüm bu yaşananlar hafızalarda canlı iken, Roboski yıldönümünde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yakınlarını kaybedenlerin ailele...

DENGE

Resim
  Türkiye, 2018 yılında başlayan ekonomik krizin yeni bir dip noktasını yaşıyor bugünlerde. Her ne kadar resmi rakamlara göre Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 22 ve üçüncü çeyreğinde de yüzde 7,4 büyümüş olsa da, Tüketici Güven Endeksi bize bambaşka bir resim çiziyor (1). Bu endeks Kasım ayında bir önceki aya kıyasla yüzde 7,3 azalarak 71,1 düzeyine gerilemiş bulunuyor. Bu rakam, 2004 yılı Ocak ayından bugüne dek ölçülmüş en düşük noktaya işaret ediyor. Bu endeksin bir alt bileşeni olan hanenin maddi durumu endeksi de Ekim ayında 60,7 iken, Kasım ayında yüzde 7,5 oranında azaldı ve 56,1 olarak ölçüldü. Her iki endeks de 0-200 arasında değer alabiliyor ve Tüketici Güven Endeksi’nin 100'den büyük olması tüketici güvenindeki iyimser durumu, 100'den küçük olması da tüketici güvenindeki kötümser durumu gösteriyor. Devletin resmi rakamları net bir şekilde tüketicilerin karamsar ruh halini açığa çıkartıyor. Hem tüketicilerin hem de iş dünyasının 2022 yılına nasıl bi...

TEMSİLİYET

Resim
    Bu köşede son iki yazıda araştırma okur-yazarlığının artmasına katkı sağlama amacıyla araştırmalarda ve özellikle toplumun daha çok karşı karşıya kaldığı kamuoyu araştırmalarında dikkat edilmesi gereken iki önemli konuya yer veriyorum. Konularımızdan ilki doğru soru sorma idi; bu yazıda da sağlıklı bir araştırmanın sahip olması gereken ikinci özelliğe yer vereceğim: temsiliyet. İyi bir araştırmacı araştırma konusunu ve o araştırmada ele alacağı konuları belirledikten sonra ikinci aşamada bu araştırmayı kimlerle gerçekleştirmesi gerektiğine ve sonra da o kitleye hangi bilgi toplama yöntemi ile ulaşacağına karar verir. Bizim bugünkü yazı konumuz da işte bu ikinci aşama; araştırmanın kimlerle gerçekleştirileceği aşaması. Konuyu çok teknik detaylara boğmadan burada hemen iki ana kavrama referans vermemiz gerekiyor. Bunlardan birincisi evren ve ikincisi de örneklem. Araştırma konumuz ile ilgili tüm insanların oluşturduğu grubu araştırmanın evreni ya da kısaca evren olar...

DOĞRU SORU 2

Resim
  Bir önceki yazıda karşılaştığımız kamuoyu araştırmalarını okurken ve değerlendirirken dikkat etmemiz gereken hususlara dair bir dizi yazı yazacağımdan söz etmiştim. Bu çerçevede iyi bir araştırmanın olmazsa olmazı ve bizi en çok yanıltma potansiyeline sahip doğru soru sorma konusu ile başlamıştım ve iyi bir soru sormanın sahip olması gereken iki özellikten söz etmiştim.     Doğru soru sormanın birinci ön koşulu sorunun objektif bir şekilde hazırlanması ise, ikincisi de sorgulanan konuyu herkesin bildiği varsayımından kaçınmaktır. Yansız ve yönlendirmesiz bir soru hazırlamanın yanı sıra, iyi bir soru hazırlarken uzak durulması gereken tuzaklardan bir diğeri insanların kendisini ortalamanın üzerinde görme eğilimini unutmaktır. İnsan, psikolojisi gereği kendisini her zaman ortalamanın üzerinde konumlandırır: bir birey matematik bilgisinin ortalamanın üzerinde olduğuna inanır, kendisini ortalamadan daha zeki ve akıllı olarak görür, ortalamadan daha iyi tavla oynadığına ...

ÇEVRE

Resim
  Ülke gündemi yine alt üst durumda; ekonomik kriz, para piyasaları, dış siyasette yaşanan gelişmeler, iç siyaset dinamikleri derken oldukça hareketli günlerden geçiyoruz. Sakin geçen tek bir günümüz yok. Ancak, tüm bu hararetli ve dinamik gelişmelere rağmen ara sıra da olsa gündemimize girebilen başka konular da var. İklim krizi ve onun yarattığı sonuçlar dönem dönem gündemimize giren konuların başında yer alıyor. Yakın dönemde yaşanan orman yangınlarını ve son derece kurak geçen yaz aylarını bir kenara bırakacak olursak, iklim krizi son dönemde üç vesile ile gündemimizde yer alıyor.   Paris ve Glasgow Zirveleri Öncelikle ABD’nin terk ettiği Paris İklim Anlaşması’na yönetimin değişmesi ile birlikte hemen geri dönmesi ve dünyada en çok emisyona sahip ve İklim Anlaşması dışında kalmış birkaç ülkeden biri olan Türkiye’nin bu anlaşmaya taraf olduğunu açıklaması iklim krizi ile ilgili konuların gündeme yeniden girmesine olanak sağladı. Hatırlanacağı gibi, Cumhurbaşkanı Erd...

DOĞRU SORU 1

Resim
  Hepimizin ender de olsa uzlaştığı konular bulunuyor. Türkiye’nin adrenalin müptalası yoğun ve değişken bir gündeminin bulunduğu gerçeği üzerinde hemfikir olduğumuz nadir konulardan birisi. Bu öyle bir gündem ki onun yüzünden hayatın diğer önemli konularını es geçebiliyoruz ya da bazı yanlışların yaygınlaşmasını engellemek adına yeterince müdahaleci olmuyoruz. Bu yoğun gündemden fırsat buldukça ya da ona rağmen bundan sonra ara sıra araştırmacılıktaki temel yaygın hatalara dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Hepimiz yakından izliyoruz, artık hemen her gün siyasi partilerin alabilecekleri oy oranlarına dair tahminlemelere ya da ülke gündeminde yer alan konulara dair araştırmalar ya da araştırmalardan bölümler yayınlanıyor. Hatta bazen bir araştırma şirketinin paylaştığı tek bir veri üzerine derin yorumlar yapılıyor, kocaman siyasi çıkarımlarda bulunuluyor. Seçim gününe yaklaştıkça bu paylaşımların artacağı da bir gerçek. Üstelik, sosyal medya bu paylaşımları köpürten, etkis...

YANGIN

Resim
  Geçtiğimiz Ağustos ayında Akdeniz ve Ege bölgelerinde yaşanan orman yangıları Türkiye gündemine damga vurdu. Ardı ardına Akdeniz ve Ege Bölgesi’nin farklı yerlerinde yaşanan bu yangınlar günlerce en çok konuştuğumuz konuların başında yer aldı. Benzer dönemde Doğu’da yaşanan yangınlar ise Batı yangınları kadar gündemimize girmedi, konuşma konusu olmadı. Bu farklılığın altını kalınca çizmek gerekiyor. Yangınlar toplum ile iktidar ve toplum ile yerel yönetimler arasındaki ilişkileri önemli ölçüde etkiledi ve bu ilişkilerin dönüşmesine ivme kattı. Bunun yanı sıra, pandemi döneminden bu yana hayatımızda yeni bir anlam kazanan dayanışma kavramı yangınlar vesilesi ile bir kez daha canlılık kazandı, toplumsal örgütlenmenin çimentosu oldu.   Orman yangınlarının bir başka etkisi toplumun sivil toplum kuruluşları ile kurduğu ilişki üzerinde oldu. Yangınlar süresince sınıfta kalan sivil toplum örgütleri olduğu kadar, bu dönemde sınavı geçen ve toplumun takdirini kazanan birçok örgüt...

PARİS İKLİM ANLAŞMASI

Resim
  Adını Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birisi olan Paris’ten alan son derece önemli uluslarararası bir anlaşma bulunuyor: kısaca Paris İklim Anlaşması olarak adlandırılan ve 2021 yılı itibarıyla 190’dan fazla ülkenin taraf olduğu bir anlaşmadan söz ediyoruz. Anlaşma, adını Paris’ten alıyor, çünkü bu anlaşmanın metni 2015 yılı Aralık ayında bu şehirde yazıldı ve imzalandı. Anlaşma son derece önemli, çünkü anlaşmanın günümüzün en önemli sorunu olan iklim krizine müdahale edilebilmesi, küresel ortalama sıcaklık artışının 1.5 derece ile sınırlandırılması, krize yönelik adaptasyon yeteneklerimizin arttırılması ve bu alanda finansman akışının yönetilmesi gibi son derece önemli hedefleri bulunuyor. 47 sivil toplum kuruluşunun bu anlaşma ile ilgili hazırladığı bir broşüre göre, Paris İklim Anlaşması küresel iklim krizi karşısında bize sihirli bir değnek sunmuyor, ancak küresel iklim eylemi için uluslararası işbirliğini tesis eden ve bu ölçekte olan elimizdeki tek araç (1).   Bu a...