TEMSİLİYET
Bu köşede son iki yazıda
araştırma okur-yazarlığının artmasına katkı sağlama amacıyla araştırmalarda ve
özellikle toplumun daha çok karşı karşıya kaldığı kamuoyu araştırmalarında
dikkat edilmesi gereken iki önemli konuya yer veriyorum. Konularımızdan ilki doğru
soru sorma idi; bu yazıda da sağlıklı bir araştırmanın sahip olması gereken
ikinci özelliğe yer vereceğim: temsiliyet.
İyi bir araştırmacı araştırma konusunu ve o araştırmada ele alacağı konuları belirledikten sonra ikinci aşamada bu araştırmayı kimlerle gerçekleştirmesi gerektiğine ve sonra da o kitleye hangi bilgi toplama yöntemi ile ulaşacağına karar verir. Bizim bugünkü yazı konumuz da işte bu ikinci aşama; araştırmanın kimlerle gerçekleştirileceği aşaması.
Konuyu çok teknik
detaylara boğmadan burada hemen iki ana kavrama referans vermemiz gerekiyor.
Bunlardan birincisi evren ve ikincisi de örneklem.
Araştırma konumuz ile
ilgili tüm insanların oluşturduğu grubu araştırmanın evreni ya da kısaca evren
olarak tanımlayabiliriz.
Eğer Türkiye’de seçmen
nüfusu ile ilgili bir araştırma gerçekleştireceksek, ‘18 yaş ve üzeri olan ve
önümüzdeki seçimde oy kullanma yeterliliğine sahip herkes’ araştırmamızın
evrenini oluşturur. Son Milletvekili Genel Seçimi’nin gerçekleştirildiği 2018
yılındaki seçmenlerle ilgili bir araştırma kurguluyorsak, araştırmamızın evreni
o dönemin tüm seçmenlerinden, yani 59.354.840 kişiden oluşmak zorundadır. Bir
başka örnek verecek olursak, eğer İstanbullu gençler ile ilgili bir araştırma
yapacaksak, ilk karar vermemiz gereken husus gençlik kitlesi tanımıdır; işe kimler
gençtir sorusunu yanıtlandırarak başlamalıyız. Unutmayalım ki, tek bir gençlik
tanımı yoktur, araştırmamızda kullanabileceğimiz birçok genç ve gençlik tanımı
bulunmaktadır. Bu tür tanımlamalar için uluslararası ya da ulusal kurumların
resmi ifadelerini referans almak gereklidir. Diyelim ki, genç tanımlamasını 15
– 24 yaş grubuna dahil olan herkes olarak yaptık. Bu durumda, araştırmamızın
evrenini ‘15-24 yaş grubu İstanbullular’ olarak belirlemiş oluruz.
Yaptığımız tüm bu tanımlamalar (Türkiye seçmen nüfusu, İstanbullu gençler, şiddet mağduru kadınlar, dijital platform tüketicileri vb.) araştırmamızın tüm sonuçlarının kimler hakkında olduğunu, kimlerin duygu, düşünce, tutum, inanç ve davranışlarını yansıttığını gösterir.
En iyi ve en doğru
araştırma kuşkusuz ki, araştırma evrenine giren herkes ile tek tek görüşmek
olurdu ve böylece hiçbir hataya yer vermeden evrendeki herkesin araştırma ile
ilgili görüşleri alınmış olurdu. Ancak, bu tür bir çalışmaya araştırma demek
mümkün olmaz. Araştırmacılık sanatı da işte tam bu noktada devreye giriyor.
Madem ki, araştırmamızın evrenindeki herkes ile görüşmemiz mümkün olmuyor, o
zaman hemen yazımızın başındaki ikinci kavrama başvuruyoruz: örneklem.
Örneklem kavramı, bize
araştırma evreninden, yine bu evren içinde yer alan ve sahip oldukları
özellikler açısından evrendeki kişilere benzeyen, ancak sayıca daha küçük olan
bir kitleye geçiş yapmamızı sağlıyor. Kuşkusuz ki, örneklem içinde yer alan
kişilerden bilgi toplamak hem zaman hem de maliyet açısından daha yönetilebilir
bir uygulamadır.
Örneklem kavramına geçiş
yaptıktan sonra son derece önemli sorulara yanıt verilmesi ve bu cevapların da bilimsel
bir dayanağının bulunması gerekiyor. Evreni temsil edecek araştırma örneklemi
kaç kişi olmalıdır ve araştırmanın örneklemini nasıl belirleyeceğim,
araştırmaya katılacak kişileri nasıl seçeceğim soruları istatistik biliminin
alanına girer ve istatistikçiler araştırmacıların en yakın çalışma arkadaşlarıdır.
Bir araştırma
tüketicisinin herhangi bir araştırmayı okurken ve değerlendirirken araştırmanın
örneklemine dair yanıtlandırması gereken önemli sorular bulunuyor: bu araştırma
kimleri temsil ediyor, yeterli sayıda kişi ile görüşülmüş mü, hedef kitle
(örneklem) seçimi nasıl yapılmış, bir soru araştırmaya katılan herkese mi yoksa
araştırmaya katılan belli büyüklükteki bir alt kitleye mi sorulmuş, bu alt
kitle kaç kişiden oluşuyor, araştırmacı tarafından paylaşılan değerlerin hata
payı var mı ve varsa nedir, araştırma sonuçları ağırlıklandırılmış mı ve
benzerleri. Tüm bu sorular ve yanıtları hiçbir spekülasyona yer vermeyen ve son
derece bilimsel konular.
İyi bir araştırmacılık da
işte bu noktada başlıyor. Araştırma konusunda belli bir uzmanlığa sahip olmanın
dışında, araştırmacının sorumluluk duygusunun gelişmiş olması ve sağlam bir etik
duruşa sahip olması bu mesleğin olmazsa olmazlarını tanımlıyor. Bu sorumluluk
duygusunun ve etik duruşun turnusol kağıdı da araştırma bulgularının medyada ve
günümüz dünyasında özellikle sosyal medyada nasıl paylaşıldığı.
Yorumlar
Yorum Gönder