Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İKİNCİ YÜZYIL

Resim
    Yılın son günlerindeyiz. Siz bu yazıyı okuduğunuzda yılın bitmesine iki gün kalmış olacak. Türkiye her zaman olduğu gibi bu sene de yeni yılı evinde karşılayacak. Bakmayın siz medyada ya da sosyal medyada kopan gürültüye; yılbaşında şuradaki program bu kadar lira, buradaki menü bu kadar lira diye dolaşan haberlere. Biz yeni yılı evinde kutlayan bir ülkeyiz, kutlamalarını evin dışında yapanlar son derece dar bir kitleyi oluşturuyor ülkemizde. Üstüne üstlük bugünkü ekonomik koşullarda ev dışında yılbaşı kutlaması yapmak bir mucize olur. Bir de tabii ki, yılbaşı kutlamalarına külliyen karşı olan bir kitle de mevcut. Kutlamaları ister evimizde, ister ev dışında gerçekleştirelim toplumun yarısından fazlası yeni yılın arifesinde önümüzdeki on iki aya dair karamsar beklentilere sahip. Yeni bir yılın başlaması bile umutlarımızı yeşertmiyor, içimizdeki neşeyi canlandırmıyor. Üstelik dünyanın en mutsuz ülkelerinden biri olarak 2023’e gireceğiz. Ülkemizde yılbaşı kavramı ve k...

SİNEMA ÜZERİNE BİR DENEME

Resim
  Ekonominin her birimizin üzerinde yarattığı endişe ve stresli anlardan ya da siyasetin ürettiği çaresizlik ve karamsarlık hislerinden kaçıp sığındığımız alanlardan birisi de popüler kültür dünyası. Bugünlerde kimilerimiz müziğe, bazılarımız filmlere ya da dizilere ve kimilerimiz de kitaplara daha çok sığınıyoruz. Son günlerde toplumca iki önemli sinema olayından konuşuyoruz, biri geçtiğimiz Cuma günü sinemalarda gösterime giren Kurak Günler ve bir diğeri de Disney + platformunda gösterilen Recep İvedik 7. Her iki filmin sahip olduğu sanatsal başarı bir yana, kamuoyundan yoğun ilgi görmelerinin en önemli nedenlerinden birisi aslında filmlerin yüklenmek zorunda kaldıkları politik rol. Kurak Günler ülkede iktidarca estirilen anti-LGBTİ+ rüzgârının bir parçası olarak bakanlık tarafından verilen finansal desteğin faizi ile birlikte geri istenmesi sonrasında ve Recep İvedik serisinin yedinci filmi de bugünün Türkiye’sini resmeden konusuyla toplumsal gündeme girdi ve sosyal medyaya ...

YILIN KELİMESİ

Resim
  Her sene sonunda adettendir; yılın kişisi, yılın olayı, yılın filmi, yılın sporcusu, yılın dizisi gibi alanlarda seçimler yapılır ve seneye damga vuran kişi ya da olaylar gündeme getirilir. Tüm bu seçimler arasında dikkat çekenlerden birisi de yılın kelimesi ile ilgili olan seçimdir. Geçtiğimiz günlerde siz de okumuşsunuzdur, Merriam-Webster sözlüğü 2022’nin kelimesini Gaslighting olarak belirlemiş. Bu kavram ile ilgili yapılan aramalar son bir sene içinde yüzde 1740 artmış. Türkçe tek bir sözcükle karşılanmayan bu ifade bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemi. Özü bir kişinin kendi çıkarları için bir başkasını kasten yanıltması ve psikolojik manipülasyon yoluyla birinin kendinden şüphe etmesini sağlama çabası olarak tanımlanıyor. Öte yandan, Oxford Sözlüğü de 2022’nin İngilizce kelimesini şu üç kavram arasından online halk oylaması ile seçtiriyormuş: Metaverse , I Stand With hashtag’i ve goblin mode (toplumun dayatmaya çalıştığı kalıpları reddetme) kavramı. 2022 yıl...

YENİ NESİL

Resim
Geçen gün bir şirketin çağrı merkezini aradım, bir servis talebinde bulunmak için. Çağrı merkezi müşterilerini klasik bir şekilde hoş geldiniz diye karşıladıktan sonra, “yeni nesil müşteri hizmetleri deneyimi”nden söz etmeye başlıyor. Eğer pazarlama dünyasına aşina olmasam bu tamlama sonrasında hafiften ürperirdim, bir tedirginlik yaşardım, peki şimdi ne olacak diye. Alt tarafı basit bir talep için aradığım bir çağrı merkezinde ilk duyduğum sözcüklerin “yeni nesil”, “müşteri deneyimi” gibi kavramlardan oluşması bu dünyanın yabancısı müşteriler için hoş bir “müşteri deneyimi” başlangıcı değil. Masa başında kaleme kalırken kulağa hoş gelen sözcükler, kavramlar sahaya indiğimizde bazen tüketicilere bir şey ifade etmiyor.   Dil çok önemli, kullandığımız sözcükler anlam dünyamızı şekillendirmek ve vermek istediğimiz mesajı taşımakla kalmıyor, iletişim kurduğumuz kişi veya topluluklar ile kurulan ilişkinin doğasına dair önemli mesajlar da veriyor. Tüketici ile üstenci bir dil ile m...

ALTILI MASA

Resim
  Altılı Masa ve bu masanın katılımcı partilerinin masaya kattıkları üzerine bugüne dek birçok analiz yapıldı, yazı yazıldı ve söz söylendi. Tüm bunların ortak kesişim noktası kuşkusuz ki masanın seçmenleri harekete geçirmekten yoksun olması ve seçmene “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vadetmenin ötesine henüz geçememesi. Oysa hepimiz biliyoruz ki, tercihlerimizi etkileyen en önemli unsurlar bize sunulan önermelerin hayatımıza dokunabilme gücü ve sorunlarımıza çözüm getirebilmesi. Altılı Masa önümüzdeki aylarda oy kullanacak ortalama bir seçmene ne vadediyor, bu vaatler seçmenin hayatındaki hangi sorunlara dokunuyor ve bu sorunlara nasıl bir çözüm önerisi getiriyor? Altılı Masa seçmeni ikna etme gücünü nereden alıyor, onun bu sorunları çözebileceğine seçmen neden inansın, neye dayanarak ikna olsun? Dört sorudan oluşan bu soru setine verilecek yanıtlar Altılı Masa’nın (şimdilik Millet İttifakı da diyebiliriz) Cumhur İttifak’ı karşısındaki tercih edilme düzeyini belirleyecek ...

DEĞİŞEN DENGELER

Resim
  Son günlerde akademisyenler, gazeteciler ve araştırmacılar tarafından kamuoyu, daha doğrusu seçmen eğilimleri araştırmaları hakkında yazılan birçok yazı ile karşılaşıyorsunuzdur. Bu tür yazıların araştırma okuryazarlığının gelişmesine destek sağladığı sürece son derece değerli çalışmalar olduğuna inanıyorum. Ne yazık ki, bırakın ortalama eğitim seviyesi sekiz sene ile sınırlı toplumu, bu tür araştırmaları kullanan ve toplumla paylaşan medya mensuplarının bile araştırma okuryazarlığı oldukça sınırlı. Bu da kaliteli araştırmalar ile defolu çalışmaların bir arada gündeme gelmesine ve sonuçta bilgi kirliliğine, demokratik ve çağdaş toplumların vazgeçilmezi olan kamuoyu araştırmalarının itibarının lekelenmesine neden oluyor.   Pazarlama araştırmaları nasıl pazarlama dünyasının karar alma süreçlerinin vazgeçilmez bir parçasıysa, aynı şekilde kamuoyu araştırmaları da siyasi partilerin ve siyasetçilerin, toplumsal kurumların ya da sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının ayrılma...

YOKSULLUK

Resim
  Geçtiğimiz senenin sonundan bu yana üzerinde en çok düşünmeye başladığımız, anlamaya çalıştığımız ve tartıştığımız kavramların başında yoksulluk ya da yoksullaşma geliyor. 2018 Ağustos’undan bu yana ne olduğu ve özellikle kök nedenleri üzerinde toplum olarak bir türlü hemfikir olamadığımız ekonomik kriz ne zamanki cepleri sarsmaya ve sofradan bazı şeylerin kalkmasına neden olmaya başladı, siyasi tercihlerimizden bağımsız olarak toplumun çok küçük bir kesimi hariç ezici çoğunluğumuz ülkedeki ekonomik krizin varlığını kabul ettik. Dışarıda uzun bir süredir var olan kriz evlerden içeri girmiş oldu. Bu farkındalık ve kabulleniş yoksullaşma sürecindeki birinci adım oldu. Meselenin ikinci adımda ise yoksullaşma sürecini enflasyon oranının doludizgin yükselmesi ile birlikte deneyimlemeye başladık. Bu öyle bir deneyimleme ki, toplumdaki küçük bir azınlık dışındaki hemen hemen herkes bu süreci yaşıyor, onun bir parçası konumunda. Hepimizin yoksullaşması ayrı bir hikâye anlatıyor ve yo...

HASARLI İLETİŞİM

Resim
  Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğumuz ayın başında yapmış olduğu başörtüsü çağrısının yarattığı toplumsal rahatsızlıkları bir önceki yazımda ayrıntısı ile yazmıştım (Altın Tepsi) . O yazının da Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak en azından bir süreliğine son yazı olduğunu düşünmüştüm. Yanılmışım. Kılıçdaroğlu toplumsal gündemden kalkmış ve kimsenin konuşmadığı türban meselesini durduk yere gündeme getirirken Meclis’te iktidarın dezenformasyon ve muhalefetin de sansür yasası olarak tanımladığı yasanın maddeleri görüşülmeye başlanmıştı. Bu yasanın ülkenin son yıllarda en çok tartıştığı ve tüm toplumun hayatını derinden etkileyecek yasalardan birisi olduğu tartışma götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. CHP Genel Başkanı ve Altılı Masa’nın müstakbel Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu yine bu yasanın konuşulduğu ve Meclis’te kabul edildiği günlerde ABD’ye bir geziye gitti. Bu gezinin içeriği ve başarılı bir gezi olup olmadığı basında çok tartışıldı, bunları tekrar etmeye g...