HASARLI İLETİŞİM
Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde
bulunduğumuz ayın başında yapmış olduğu başörtüsü çağrısının yarattığı
toplumsal rahatsızlıkları bir önceki yazımda ayrıntısı ile yazmıştım (Altın Tepsi). O yazının
da Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak en azından bir süreliğine son yazı olduğunu
düşünmüştüm. Yanılmışım.
Kılıçdaroğlu toplumsal
gündemden kalkmış ve kimsenin konuşmadığı türban meselesini durduk yere gündeme
getirirken Meclis’te iktidarın dezenformasyon ve muhalefetin de sansür yasası
olarak tanımladığı yasanın maddeleri görüşülmeye başlanmıştı. Bu yasanın
ülkenin son yıllarda en çok tartıştığı ve tüm toplumun hayatını derinden
etkileyecek yasalardan birisi olduğu tartışma götürmez bir gerçek olarak
karşımızda duruyor.
CHP Genel Başkanı ve
Altılı Masa’nın müstakbel Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu yine bu yasanın
konuşulduğu ve Meclis’te kabul edildiği günlerde ABD’ye bir geziye gitti. Bu
gezinin içeriği ve başarılı bir gezi olup olmadığı basında çok tartışıldı,
bunları tekrar etmeye gerek yok.
Ancak, Kılıçdaroğlu’nun gezi
sırasında ve sonrasında da bu geziyi meşrulaştırmak adına attığı bir dizi tweet
içindeki iki üç paylaşım oldukça dikkat çekici. Çünkü bu paylaşımlar
Kılıçdaroğlu’nun son dönemlerde artık iyice sistematikleşen iletişim hatalarını
son derece net bir şekilde açığa çıkartıyor.
Kılıçdaroğlu ABD
gezisinde Dünya Bankası ve dijital ödeme sistemleri yöneticileri ile görüşmeler
yaptı. Bu görüşmelerden birinin sonrasında yaptığı sosyal medya paylaşımında
tüm dünyada yaygın olarak kullanılan PayPal’in Türkiye’de yasak olduğunu ve
iktidara geldiklerinde bu yasağı kaldıracaklarını duyurdu.
Sıradan günlerde son
derece olağan karşılanacak ve desteklenebilecek bu paylaşımın yapıldığı sırada Meclis’te
sosyal medya yasaklamalarından dolayı insanların alabileceği hapis cezaları tartışılıyordu.
Kılıçdaroğlu PayPal yasağını gündeme getirerek aslında ülke gündeminden uzak,
senkronizasyon sorunu yaşayan bir lider profili çizdi. Üstelik bu
senkronizasyon sorunu son günlerde sıkça tekrar ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun gezi sonrasında attığı tweet dizisi ise çok daha sorunlu bir iletişimin göstergesi. CHP Genel Başkanı ABD gezisini meşrulaştırmak adına attığı tweet’te şunu yazdı: “Ya her zamanki gibi Meclis’e gidip mücadele edecektik ancak saray elindeki sayısal çoğunlukla yasayı geçirecekti. Yani gençlere yeni bir şey söylemeden bu süreç tamamlanacaktı… ”.
Kılıçdaroğlu
tek bir cümlesi ile aslında Meclis’te verilebilecek herhangi bir mücadelenin
gereksiz olduğunu, 2018 seçimlerinden bu yana parlamentoda koltukları boşuna
işgal ettiklerini, Meclis’te iktidara karşı savaşabilecekleri bir güçten yoksun
olduklarını ve bir anlamda çaresizliğini itiraf etmiş oldu.
Seçmenin
ideal lider ve siyasetçi profili bu mudur, seçimlere yedi sekiz ay kalmışken
ülke yönetimine talip bir siyasi lider rakibi karşısında kendisini böyle mi
konumlandırır, böyle mi ifade eder? CHP’nin etkin muhalefetten anladığı bu mudur?
Bartın
iş cinayetine dair atılan tweet’te de gördüğümüz gibi rakibinin söylemini
yeniden üreten, kopya eden bir muhalefet bir de üstüne böylesi zayıf bir profil
çizerse seçmenin karşısına nasıl çıkacaktır, seçmene ne vadedecektir, ne kadar
inandırıcı ve ikna edici olacaktır?
Devam edecek olursak, Kılıçdaroğlu ilgili tweet dizisinin sonunda da seçmenlere yeni bir randevu verdi. “Kasım ayını bekleyin. Bay Kemal’i bekleyin…”
Kılıçdaroğlu’nun
bu randevulaşma sürecini hızla bir yana terk etmesi gerekiyor. Çünkü bu
randevulaşmaların, randevularda dile getirilenlerin seçmenlerde gittikçe daha
az karşılık bulduğunun, yaratılan beklentilerin gücünün kaybolduğunun farkına
varılması gerekiyor. Dağ her seferinde fare doğuruyor.
Oysa
ki, seçmenlerin beklentisi son derece net: Seçmen neden Millet İttifakı’nı ya
da aday olacaksa neden Kılıçdaroğlu’nu tercih etmesi gerektiğini artık net bir
şekilde duymak ve bilmek istiyor. Üstelik yarın değil, bugün.
Kılıçdaroğlu’nun
diğer örneklerini bir önceki yazımda paylaştığım genel iletişim stratejisinin sorunlarının
özünde belki de seçimi cepte görmesi ve muhalefetin bu işi bitirdiğine inanması
yatıyor. Bu kibirli yaklaşımın bedeli muhalefet için ağır olabilir. Çünkü, rakamlardan
bağımsız olarak, bir çok araştırma şirketi son aylarda Erdoğan’ın ve AKP’nin
birkaç puan da olsa kayıplarını telafi ettiğini ve oylarının yükselme
eğiliminde olduğunu söylüyor.
***
Dün
Gazete Pencere’nin yaş günü idi. Nice senelere, nice başarılı sayılara. Hep
birlikte.
Yorumlar
Yorum Gönder