Kayıtlar

AH GÜZEL İSTANBUL

Resim
İstanbul son günlerde hem ulusal hem de uluslararası basında adı en çok geçen şehirlerden birisi.   Bir yanda Ayasofya, diğer yandan İstanbul Sözleşmesi İstanbul’u haberlerin ilk sırasına taşıyor. Ayasofya, Danıştay’ın 10 Temmuz günü 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını "Ayasofya'nın vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığını" belirterek iptal etmesiyle 86 yıllık müze statüsünü kaybetti ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Ayasofya bugün resmen bir cami. Bu iptal ve devir kararı aslında AKP – Diyanet İşleri Başkanlığı – Hukuk üçgeni içerisinde gerçekleşen ve son dönemlerde karşı karşıya kaldığımız olaylardan bir tanesi, şu ana kadar ki en önemlisi. Baştan sona sembollerle bezeli karar ve sonrasında kılınan ilk Cuma namazının topluma verdiği mesaj da son derece net: Cumhuriyet, 100. yaşına doğru ilerlerken yeniden tesis ediliyor. Cumhuriyet’in kurum ...

POPÜLER KÜLTÜR VE GENÇLİK

Resim
Popüler kültür bir toplumun en önemli aynalarından birisidir. Toplumda dinlenen şarkılardan, izlenen dizilerden ve filmlerden, yazılan kitaplardan, popüler şarkıcılardan ve oyunculardan yola çıkarak toplumu okumak mümkündür. Bu tür bir okuma toplumda yükselen değerleri, egemen olan yargıları, toplumsal ilişkilerin dinamiklerini, toplumsal çatışma ve dönüşümleri net bir şekilde önümüze koyar. Popüler kültür çok önemli bir hazinedir. Toplumun nereden gelip nereye gittiğinin haritasını sunar, toplumsal çelişkilerin göze görünür olmasını sağlar. İyi bir pazarlamacının ve marka yöneticisinin en önemli ödevlerinden birisi de toplumu doğru analiz edebilmek ve bir sosyolog titizliğiyle toplumu anlamaktır. Başarılı pazarlamacıların aynı zamanda iyi bir sosyal bilimci, sosyolog bakış açısına sahip olması tesadüf değildir. İşini layıkıyla yapan bir pazarlamacı Aşk-ı Memnu dizisinin neden televizyonlarda tekrar yayınlandığında bile hala yüksek bir seyirci kitlesine sahip olduğunu ya da gençlerin...

YEREL SİYASET

Resim
Türkiye’de 18 yıldır devam eden AKP iktidarının tahtının ilk sallandığı seçim 7 Haziran 2015 Genel Milletvekili Seçimleri olarak tarihe geçti. AKP’nin tek başına iktidar olamadığı bu seçimde parti ilk kez Meclis’teki çoğunluğunu kaybetti. Ülke içinde atmosfer bir anda değişti, ‘AKP iktidarı kaybediyor mu’ soruları eşliğinde ve hükümetin kurulamaması sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihte ilk kez seçimlerin yenilenmesi kararını aldı. Kasım ayında gerçekleştirilecek seçime kadar olan aylar da bilinmezliklerle dolu karanlık bir dönem olarak tarihteki yerini aldı ve 1 Kasım Seçimlerinden AKP tek başına iktidarla çıktı. Merkezi yönetimde olmasa da AKP’yi yerel yönetimlerde tahtından eden seçim 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri oldu. İstanbul’da iptal edilen seçim Haziran ayında yenilendi ve CHP bu sefer seçimleri daha da yüksek bir oy oranı ile kazandı. Üç büyük ilde yerel iktidar artık Cumhuriyet Halk Partisi’nindi.   Bugün ülkenin siyasi gündeminde erken seçim tartışmaları gittikçe d...

GÖNÜLÇELEN

Resim
Türkiye’de son yıllarda tüketicilerin şirketler ile kurduğu ilişki inişli çıkışlı bir düzlemde seyrediyor. 2020 yılının travmatik gündemini şimdilik bir yana bırakacak olursak, tüketicilerin şirketlerle kurduğu ilişkide yakın dönemde iki önemli dönüm noktası olduğunu biliyoruz. Bunlardan birincisi, ülkede kurumlara duyulan güveninin zayıfladığı yıllar ve ikincisi de ekonomik kriz. Türkiye esas itibarıyla güven ilişkileri açısından bireysel ve toplumsal özgüven eksikliğinden dolayı gelişmemiş toplum statüsünde bulunuyor. Dünya Değerler Araştırması 2014 verilerine göre Türkiye’de toplumun sadece 12’si “insanların çoğuna güvenebilirim” diye düşünürken, bu oran bir başka Akdeniz ülkesi İspanya’da yüzde 19, ABD’de yüzde 35, Almanya’da yüzde 45 ve Hollanda’da yüzde 66. Bireyler arasındaki ilişki güvensizlik temeli üzerinde yükselirken, toplumda son zamanlarda gözlemlenen önemli bir gelişme sosyal kurumlara duyulan güvenin zayıflaması oldu. Siyasal, ekonomik ve sosyal fonksiyonları taşı...

AKKUYU

Resim
Türkiye gibi gündemin baş döndürücü hızda değiştiği bir ülkede herhangi bir toplumsal meseleyi derinlemesine tartışmak, sonrasında da toplumsal karar aşamasına ulaşmak mümkün olmuyor. Toplumsal meseleler tam anlamıyla kapanmadan üstü açık bırakılıp, bir sonraki meseleye hızla geçiyoruz, onu da yarım yamalak tartışıp, hemen “bir sonraki” diyoruz. Türkiye, yarım yamalak tartışılmış toplumsal meseleler mezarlığı. Nükleer enerji de Türkiye’nin derinliğine tartıştığı bir mesele değil. Dünyanın birçok ülkesinde geniş katılımlı toplumsal hareketlere neden olan nükleer enerji ve yeni bir nükleer santral kurulması bizde günlük gündem arasında kaybolup gidiyor. Nükleer santral meselesi, Mersin ve Sinop Nükleer Karşıtı Platform ya da yerel çevre örgütleri gibi lokal sivil hareketlerin etki alanı ile sınırlı kalıyor. Greenpeace gibi uluslararası örgütler meseleye dönem dönem dahil olsa da konu toplumsal bir sorun haline dönüşmüyor. Siyasi partilerin bu konudaki duruşu bile meçhul; nükleer sant...

İTİBAR, COVID-19 VE ÇALIŞANLAR

Resim
Kurumsal itibar bir şirketin her şeyidir; sosyal paydaşların bir şirket hakkındaki her türlü algı, deneyim ve beklentilerinin bileşkesidir, özüdür. İtibar, bir şirket yöneticisinin üzerine titremesi ve yönetmesi gereken en önemli değerdir. Her ne kadar kurumsal itibarın ya da salt kelime olarak itibarın literatürde ve sözlüklerde sabit bir tanımı olsa da toplumdan topluma farklılaştığını, yıllar içinde değişen anlamlar taşımaya başladığını, içeriğinin dönüşüm geçirdiğini biliyoruz. İtibar, sosyal bir kavramdır; değişir ve dönüşür. Sabit değildir. Benzer şekilde, itibarı oluşturan ve onu anlamlandırmamızı etkileyen itibar bileşenleri de sabit değildir. İtibar bileşenleri kültürel dönüşümler, toplumsal hareketlilikler ve hatta siyasi gelişmeler neticesinde zaman içinde değişir. Türkiye’de son dönemlerde gerçekleştirilen kurumsal itibar araştırmaları ‘çalışanına değer veren’ şirket algısının artan bir şiddette kurumların itibarı üzerinde etkili olmaya başladığını göstermektedir. B...

ARABA SEVDASI

Resim
Türkiye’de araştırma dünyasında yanıtı önceden belli olan, araştırmacıyı şaşırtmayan üç beş sorudan biri “yarın elinize beklenmedik bir şekilde 10.000/ 50.000 / 100.000 / 250.000/ 1.000.000 lira geçse, bu parayla ne yapardınız” sorusudur. Sorunun ilk yanıtı rakamlardan bağımsız bir şekilde her daim her koşulda ev, olmadı bir arsa sahibi olmaktır. “Dünyada mekan, ahrette iman” sözünün dillerde pelesenk olduğu ve bir ev sahibi olmanın farklı nedenlerle sosyal genlere bu denli nakşedildiği bir toplumda bu yanıt hiçbir araştırmacıyı şaşırtmaz. Bu sorunun ikinci yanıtı da araba sahibi olmaktır. Günün ekonomik koşullarına göre altın, döviz, Türk Lirası ve borsa gibi gerçek yatırım araçları bu iki yanıtı izler. Araba sahibi olmak her ne kadar öncelikle bir yatırım aracı olarak gündeme gelse de sosyal hareketliliğimizi sağlayan otomobil aynı zamanda insanı özgürlüğe taşıyan bir araç, maceracı yönümüzü tatmin etmek için bir aracı, aile üyelerini önemsediğimizin bir göstergesi, kendimizi b...

MEMLEKETİMDEN GENÇLİK MANZARALARI

Resim
İki gün önce Türkiye Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladı, ülke tarihinin en önemli dönemeçlerinden birisi olan 19 Mayıs’ın da 101. yılıydı. 1938 yılından itibaren Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanan 19 Mayıs, 1980 yılından bu yana da Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanıyor. 1980’li yıllar bu ülkede resmi tarihin bir kez daha ele alındığı, yeniden kurgulandığı ve yazıldığı yıllar olarak tarihteki yerini aldı. İkinci resmi tarih yeniden yazımının miladını da 2011 yılı olarak belirlemek herhalde yanlış olmayacaktır.   Geçmiş bayram ülkemizden gençlik manzaraları sunmak, belki de daha doğru bir tanımlama ile gençlik manzarası paylaşmak için bir vesile sunuyor. Gençlik, biraz da Batı’dan ithal ettiğimiz düşünce sistematiği nedeniyle her daim toplumda değişimin itici gücü, dönüşümün en önemli sosyal aktörü olarak algılanmıştır. Gençlikten beklenen, başta aile, eğitim ve siyaset olmak üzere hemen her sosyal kurumla çatışma içinde olması, toplumun y...

07 MAYIS: OYUN ALANI VE AKTÖRLER

Resim
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş içinden geçtiğimiz günlerin hassasiyetinden yararlanarak ve koronavirüsüne referans vererek, Ramazan’ın ilk Cuma namazı hutbesinde sözde sağlığa zarar veren şeyleri tek tek saydı ve insanlığı pisliğe, sigaraya, alkole, eşcinselliğe ve evlilik dışı ilişkiye karşı mücadeleye davet etti. Bu davette bir ölçüde evlilik dışı ilişki ama özellikle eşcinsellik ön plana çıktı ve Başkan’ın söyledikleri toplumda hızla bir tartışma başlattı. 1990’lı yıllarda kalan “HIV, ölüm ve toplumsal düzenleme“ üçlüsü 2020 Türkiye’sinde yeniden önümüze kondu. Aslında bu üçlüde en önemli mevzu toplumsal düzenlemeydi, diğer ikisi amaca ulaşmak için birer araçtı. Türkiye’de toplumsal meselelerde nerede ve nasıl durduğumuzun en iyi ayrıştırıcılarından birisi olan eşcinsellik ile ilgili tartışmada bireyler, sivil toplum örgütleri ve kurumlar hemen saflarını seçti ve bu tartışmada yerlerini aldılar. Tartışmadaki en önemli cümlelerden birisini de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip...