Kayıtlar

MUHALEFET VE TOPLUMSAL HEYECAN

Resim
  Bundan tam bir ay önce Gazete Pencere’deki “Sezen ve Tarkan” başlıklı yazımda paylaşmıştım, hatırlatayım: “Hem Sezen Aksu hem Tarkan mektuplarıyla, şiirleriyle ve şarkılarıyla toplumda bir heyecan dalgası yaratmayı başardılar, her ikisinin de eylemi kendini aşan bir toplumsal enerjiyi ateşledi. Her iki ismin de başarısı duygulara dokunmaları, toplumla duygusal bir bağ kurmaları oldu. Bu da Türkiye’de muhalefetin en önemli eksiklerinden birisi; muhalefetin bugün toplumla heyecana dayalı, duygusal bağı kuvvetli bir ilişkisi olduğunu öne sürmek mümkün değil. Türkiye’de bugün böyle bir siyasi muhalefet bulunmuyor, muhalefet toplumu harekete geçirme gücünden ve becerisinden yoksun”  (Sezen ve Tarkan)  . Bugün bu iddianın metropol illerinde yaşayan seçmen nezdindeki karşılığını paylaşmak istiyorum (1) . Hatırlanacağı gibi, başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere altı muhalefet partisi 28 Şubat günü aylar süren bir hazırlık sonrasında Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat M...

SADAKAT

Resim
Müşteri memnuniyeti ve sadakati alanında yürütülen araştırmaların üzerinde hemfikir olduğu temel çıkarımlardan birisi başarılı şikâyet yönetimi çalışmalarının yüksek sadakat ile sonuçlanmasıdır.   Şikâyet yönetimini geniş kapsamlı bir şekilde düşünmekte fayda bulunuyor. Şikâyet yönetimi en basit anlamıyla satın alınan ürün ve hizmet ile ilgili olumsuz bir durum yaşandığında ilgili şirkete farklı kanallardan yazılı ya da sözlü ulaşmayı kapsadığı kadar, sorun yaratan ürün ve hizmeti günlük sohbetlerimizin konusu yapmaya ya da sosyal medya paylaşımlarımızda yer vermeye kadar uzanabilir. Şikâyetlerin şirket tarafından başarılı bir şekilde ele alınması ve bu alanda müşteri beklentilerinin karşılanması ya da karşılanacağına dair adımlar atılması müşterilerin tavsiye mekanizmasını olumlu yönde işletmekte, müşteri sadakatini sağlamakta ve müşterilerin markanın aktif savunuculuğunu yapmalarında öncü rol üstlenmektedir. Üstelik bu mekanizma istisnasız olarak hemen her sektörde benze...

KADIN

Resim
  Perşembe günü yayınlanan yazılarımı genellikle Salı günleri yazıyorum; bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ya da daha yaygın kullanımıyla Dünya Kadınlar Günü. Gecikmeli de olsa kutlu olsun. TÜİK tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan 2021 İstatistiklerle Kadın çalışması oldukça ilginç bir veriyle başlıyor; ama ondan önce hemen belirtelim, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, ülkemizde 42.252.172 kadın yaşıyor ve kadınlar ülke nüfusunun yüzde 49.9’unu oluşturuyorlar (1) . Dünya nüfusunda ise kadınlar erkeklerden daha fazla. Ülkemizdeki kadın ve erkek nüfus yapısı oldukça ilginç bir denge izliyor. Her ne kadar genel nüfus yapısı yüzde 49.9 ve yüzde 50.1 olarak neredeyse eşit gibi dağılsa da, aslında nüfus yapısı 0 – 59 ve 60 yaş ve üzeri olmak üzere iki ayrı büyük dilim içinde önemli farklılıklar taşıyor. 0 – 59 yaş arası erkeklerin ve 60 yaş üzeri de kadınların çoğunlukta oldukları yaşlar. 0 – 29 yaş grubunda kadınların oranı yüzde 49 iken, 30 – 59 yaş gr...

SEZEN VE TARKAN

Resim
Son iki aydır toplumsal gündemimize sıra ile damga vuran iki isim bulunuyor: Sezen Aksu ve Tarkan. 2017 yapımı Şahane Bir Şey Yaşamak şarkısından yola çıkılarak üretilen Adem ile Havva tartışmasında kendisine yöneltilen tehdit karşısında Sezen Aksu’nun “dur bakalım” diyerek sergilediği dik duruş ve ona eşlik eden Avcı şiiri ile aradan birkaç hafta geçtikten sonra da Tarkan’ın “geççek geççek, elbet bu da geççek” diyen şarkısı, toplumun belirli bir kesiminin hislerine tercüman olmayı başardılar. Avcı ve Geççek Türkiye gündemi belirlediler. Sezen Aksu ile Tarkan’ın toplumsal gündemimize damga vurmasının önemli nedenleri bulunuyor. Bu nedenlerin başında kuşkusuz ki her iki şarkıcının da davranışları ve sözleri ile toplumsal muhalefet rolünü üstlenmeleri geliyor. Eminim ki, ne Sezen Aksu’nun ne Tarkan’ın böyle bir rol üstlenmek gibi bir niyetleri vardı. Ancak gelinen noktada her ikisi de bu rolü üstlenmek durumda kaldı, toplum onlara bayraktarlık rolünü biçti,  bu iki ismin üzerin...

ENFLASYON

Resim
  2021 yılından 2022’ye geçişimize eşlik eden en önemli konulardan biri çeşitli ürün ve hizmetlerde yaşanan fiyat artışları ve yaklaşık 20 yılın sonrasında ülkenin karşı karşıya kaldığı yüksek enflasyon oranı oldu. Bir önceki yılın resmi enflasyon oranı tüketici fiyatlarında yüzde 36 ve üretici fiyatlarında da yüzde 80 olarak açıklandı. 27 Ocak günü de Merkez Bankası 2022 ve 2023 yıl sonu enflasyon tahminlerini revize etti. Merkez Bankası Başkanı 2022 yıl sonu tahminlerini yüzde 11.8’den yüzde 23.2’ye yükseltti. Bu resmi açıklamaların öncesinde tüketiciler arasında yüksek enflasyon beklentisi zaten son derece yaygındı. Metropol illerinde aralık ayında gerçekleştirdiğimiz araştırmaya göre, tüketicilerin yaklaşık yüzde 70’i önümüzdeki bir yıl içinde fiyatların yükselmesini zaten bekliyordu ve bu oran bugüne dek ölçtüğümüz en yüksek oran olarak önümüzde bulunuyor. Tüketiciler bugün her ne kadar enflasyonun yükseleceğine dair bir beklenti içinde olsalar da burada son derece önemli ...

ERTELEME

Resim
  Bugünlerde hepimiz oturuyoruz, kalkıyoruz ekonomiden konuşuyoruz. Kimimiz artan fiyatlar diyoruz, kimimiz enflasyon diyoruz, kimimiz de geçim sıkıntısı; ama sözcükler dönüp dolaşıp ekonomi etrafında kilitleniyor. Bugün toplumun büyük bir kesime göre Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomi ve zamlar. Bazılarımızı artan gıda fiyatları, kimilerimizi son gelen elektrik ve doğalgaz faturaları çarpıyor, bazılarımız da her ürün ve hizmette yaşanan fiyat artışları karşında far görmüş tavşan misali donup kaldık, ne yapacağımızı bilemiyoruz.   Devletin resmi rakamları da vatandaşların yaşadığı bu şoku belgeliyor. Kasım ayında yüzde 21.31 olarak açıklanan tüketici fiyat endeksi, aralık ayında yüzde 36.08 ve ocak ayında da yüzde 48.69 olarak açıklandı TÜİK tarafından. Alternatif enflasyon hesapları çok daha büyük oranlardan söz ediyor. Enflasyon katlanarak büyüyor. Tüketiciler geleceğe endişe içinde bakıyor. Tüketicilerin enflasyon karşısında yaşadığı şokun şiddetini arttıran çok öneml...

EKRAN

Resim
  “Tüm dünyada ve Türkiye’de son yıllarda televizyon izleme süreleri düşüyor” hemen hepimizin en çok duyduğu cümlelerden birisi; bu cümle dünya çapında kısıtlı bir doğruluk payı içerse de Türkiye dikkate alındığında bir klişe ve bir mit. Rakamlar bize bambaşka bir hikaye anlatıyor. Dünya genelinde 91 ülkeden elde edilen verilere baktığımızda, kişi başı ortalama televizyon izleme süresi 2010 yılında 3 saat 10 dakika olarak ölçülmüşken, 2020 yılında bu süre 2 saat 54 dakikaya gerilemiş bulunuyor (1). On yıl içinde ortalama televizyon izleme süresi sadece 16 dakika azalmış durumda. Ancak, hemen belirtmek gerekiyor ki, pandemi koşullarının dünyayı vurduğu 2020 yılında ortalama televizyon izleme süresi 6 dakikalık bir artış gösterdi. Tüm dünyada en az televizyon Okyanusya’da izlenirken (ortalama 2 saat 09 dakika), en uzun süre Afrika’da (4 saat 05 dakika) ve Avrupa ortalaması da 3 saat 54 dakika. Türkiye tüm dünyada en çok televizyon izlenen ülkelerden biri konumunda yer alıyor ...