DAYANIŞMA
Geçtiğimiz ay bu
günlerde Bodrum üzerine bir yazı yazmış ve Bodrum’un pandemi döneminde aldığı
göç kadar, Bodrum’un verdiği göçe ve ileride daha da hız kazanacak bu göç verme
olgusunun önemine dikkat çekmek istemiştim.
Son on günde bölgede;
Bodrum’da, Milas’ta, Antalya’da, Marmaris’te, Köyceğiz’de ve Aydın’da
olağanüstü günler yaşandı ve yaşanıyor. Bölge boydan boya yeşilden karaya
döndü, yerel halk hayatlarını sürdürmelerini mümkün kılan işlerini kaybetti, hektarlarca
tarla ve zeytinlik yandı, geçim kaynağı binlerce hayvan öldü. Günlerce süren yangınlarda
insanlar hayatlarını kaybettiler. Ormanların sakini yüzbinlerce hayvan artık
yok. Ortak mekanlarımızı kaybettik. Yangın görüntüleri hafızalardan uzun süre
silinmeyecek, yangının ruhlarda açtığı yara kolay kapanmayacak.
Bodrum ve çevresinde
yaşanan bu trajedinin bölgenin demografik yapısı üzerinde etkili olup
olmayacağı önümüzdeki aylarda belli olacaktır. Bodrum’un dışarı verdiği ve
vereceği göçe yerli halkın da eklenip eklenmeyeceği ve bu yangınların şehrin
demografik yapısı üzerinde etkili olup olmayacağı ya da nasıl etkili olacağı
yakın dönemin en önemli gündem konularındandır. Yerel yönetim yaraları sarmaya
ve halkın sorunlarına en kısa sürede çözüm getirmeye kararlı görünüyor. Amaç,
yangınların neden olduğu zararı mümkün olan en düşük seviyede tutabilmek ve
hayatın normal akışına geri dönebilmek.
Yangınlar süresince
bölgede ve belki de Türkiye’nin önemli bir bölümünde hakim olan duygu
çaresizlik ve peşi sıra öfke oldu. Toplum bu felaket karşında kendisini
yapayalnız hissetti. Devleti uzun süre yanında göremedi.
Bu dönemin tek olumlu ve
geleceğe miras bırakabileceğimiz yanı toplumda hızla filizlenen dayanışma ruhu
oldu. Özellikle yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve hiçbir şekilde
örgütlü olmayan, ancak bir anda bir araya geliveren sivil inisiyatifler hızla dayanışmanın
temelini attılar. Devletin yokluğu bu dayanışmanın hızla kök salmasına ve
güçlenmesine vesile oldu. Üstelik Hükümet yangınların önemli bir bölümünün söndürülmesinin
akabinde gönüllülerin yangın alanlarına girmesini yasakladı ve gönüllü olmak
isteyenlerin e-devlet üzerinden başvuru yapabileceğini açıkladı. Hükümet ile
toplum arasındaki bağ bir kez daha koptu.
Dayanışma kavramını
oldukça önemsiyorum. Özellikle pandemi döneminde başta büyükşehir belediyeleri
olmak üzere yerel yönetimlerin halkla dayanışma ekseninde kurduğu ilişki yerel
siyasetin ne kadar önemli olduğunu ve uygulanan politikaların toplumda
değişimin öncüsü olabileceğini bizlere göstermişti. Orman yangınları sonrasında
bu rolün pekiştiğini, sadece büyükşehir belediyelerinin değil, başta Bodrum
olmak üzere, Milas, Manavgat, Marmaris gibi şehir belediyelerinin de son derece
başarılı bir sınav verdiğini tereddütsüz bir şekilde belirtmek gerekiyor. Üstelik
bu felaket günlerinde büyükşehir belediyeleri ile yerel belediyeler arasında
kurulan örnek dayanışma hareketlerini de gözlemledik.
Türkiye’nin bir
restorasyona ihtiyacının olduğu aşikar ve bu restorasyon çalışmasının özellikle
iki düzeyde yapılması gerektiğine inanıyorum. Birincisi, etik değerler ile
ilgili bir yeniden yapılanma ve ikincisi de çevre ile kurduğumuz ilişkinin
yeniden tanımlanması. Son yıllarda en çok değer yitirdiğimiz alanlar bunlar.
Orman yangınları ikinci alana inanılmaz bir darbe indirdi; çevre ile ilişkimiz
zaten kötü bir noktada duruyordu, şimdi onlarca yıl geriye düştük.
Türkiye’de çevre üzerine
yapılacak çalışmalarda yerel yönetimlere ve sanki tek çözümmüş gibi ilk anda plansız
bir şekilde fidan dikme çağrısına sığınmayacak aklı başında ulusal ve yerel sivil
toplum kuruluşlarına çok önemli görevler düşüyor. İktidarda kim olursa olsun
çevre ile ilgili ulusal politikalardan yana umutlu değilim. Çevre ile değişimin
yerel inisiyatifler aracılığı ile gerçekleştirilmesi gerekiyor. Buradaki temel
harç da dayanışma kavramı. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın “dayanışmayla
iyileşeceğiz” söylemi çerçevesinde şekillenen “Bu yangınlar elbet bitecek.
Geriye mücadelemiz ve dayanışmamız kalacak…” sözlerini çok önemsiyorum ve bu
sözlerin en kısa sürede hayatta bir karşılık bulmasını gönülden diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder