2021’DE İŞ DÜNYASI
Artık adetten diyebiliriz; her yılın sonunda Türkiye’nin büyük
şirketlerinde üst düzey yönetici olarak çalışanların katılımıyla ülkenin
geleceğine bakıyoruz ve iş dünyasının nabzını tutuyoruz. İlkini 2018 yılında
gerçekleştirdiğimiz araştırmamızın bu yıl üçüncüsünü tamamladık.
2020’ye
Girerken …
2019 yılını bitirip 2020 yılına girerken gerçekleştirdiğimiz İş
Dünyası Ekonomik Gündem Araştırması’nda çalışmamız üç net mesajı bizimle
paylaşmıştı (1).
Birinci mesaj, iş dünyasının 2020 yılına bir önceki yıla kıyasla daha umutlu
ve iyimser bir ruh hali ile girdiğiydi. İkinci mesaj iş dünyasının bu
iyimserliği temkinli bir iyimserlik olarak tanımlaması ve yılı bu çerçevede
planlamasıydı. Araştırmanın üçüncü önemli mesajı da güvensizlik duygusu
üzerineydi ve iş dünyası alınan ekonomik önlemlere ve Hükümet’in ekonomi
politikasına güven duymuyordu.
2020’ye girerken iş dünyasına göre ülkenin en önemli sorunları ekonomik
kriz ve işsizlik olarak tanımlanıyordu. Bu konulara eklenen üçüncü ve dördüncü
başlıklar da mevcut hukuk ve eğitim sistemleri olarak listede yerlerini
almıştı.
2020 yılı stabilite ve mevcudu koruma yılı olarak zihinlerimizde
kodlanmıştı.
Ve tüm bu temkinli iyimserlik senaryoları kısa bir sürede geçerliliğini yitirdi, yeni yıla girerken sahip olduğumuz tüm planlar alt üst oldu, yıkıldı gitti. Tüm dünya ile birlikte Türkiye de COVID 19 pandemisinin yıkıcı ve dönüştürücü etkileri ile karşı karşıya kaldı. Pandeminin tüketiciler ve her boydan şirket üzerindeki etkisini yıl boyunca araştırdık, konuştuk ve tartıştık. Bugünden yarına ne kalacağını öngörmeye çalıştık. Bu konuları yeniden gündeme getirmeye gerek yok. Yaşadıklarımız dün gibi hafızamızda, tüm bunlar henüz tazeliğini koruyor.
Sadece bugün nerede olduğumuzu daha doğru anlamlandırmak adına Türkiye’nin
koronavirüs ile ilk karşılaştığı dönemde iş dünyasının bu konuya nasıl
yaklaştığını anımsamakta fayda bulunuyor (2).
C Düzeyi yöneticilere göre, virüsün ülkemizde ilk kez görünmesinin
ardından iş dünyası mevcut durumu şok içinde karşılamış, ancak ruh
halini hızla mevcudu kabullenme ve savaşa destek verme olarak tanımlamıştı.
İş dünyası bu ruh hali ile virüs olgusunu şok ve panik içinde ya da bu
gerçekliğe kayıtsız olarak yaşayan toplumun bir adım önünde bulunuyordu. Ancak,
derin karamsarlık iş dünyasının ruh haline damga vurmuştu.
Bu hızlı uyum sağlama süreci sonucunda özellikle büyük ölçekli
şirketlerde pandemiye karşı gereken önlemler hızla alınmış ve şirketler
kaldıkları yerden çalışmaya devam etmişlerdi. Ancak, bu dünyanın dilinde egemen
bir sözcük vardı: iş hayatının her alanında küçülme. İstisnalar olmakla
beraber küçülerek ya da mevcudu koruyarak ortama uyum sağlamak büyük ölçekli
şirketlerin bu yıla özgü ana stratejisi olarak karşımızda bulunuyordu.
2021’e
Girerken …
Yeni bir yılın eşiğinde yine ülkemizin önde gelen büyük şirketlerinde
görev yapan C – Düzeyi yöneticilere 2021 yılına yönelik beklentilerini sorduk
ve kaçınılmaz gündem konusu olan COVID 19 pandemisi ile ilgili değerlendirmelerini
aldık (3).
Öncelikle hemen belirtmek gerekiyor ki, genel toplumun aksine, iş dünyasında gündemin başköşesinde ekonomik kriz ve ekonomik sorunlar yer alıyor. Gündemin ikinci maddesi COVID 19 pandemisi. Tüm ekonomik sorunlardan ayrı olarak işsizlik konusu bu yıl da tek başına gündemdeki yerini koruyor. Gündemin dördüncü ve beşinci maddeleri yine hukuk ve eğitim sistemleri.
2020 yılına damgasını vuran COVID 19 gerçekliğine karşın gelecek yıla
umutla başlayan ve 2021 yılının 2020 yılından daha iyi bir sene olacağına
inananların oranı yüzde 27. İş dünyasındaki iyimserlerin oranı geçen seneye
kıyasla 6 puan yükselmiş görünüyor. Kötümser kesimin oranı da yüzde 46’dan
yüzde 40’a düşmüş bulunuyor. Koronavirüs pandemisinin ülkemize gelmesi ile iş
dünyasına hakim olan kararmsarlık duygusu sekiz ayda bertaraf olmuş görünüyor.
Bugün geleceğe daha iyimser gözlerle bakıyoruz.
Bu iyimserliği aşılayan en önemli gerçeklik büyük ölçekli şirketlerin
pandemi dünyasına hızlı şekilde adapte olabilmeleri ve bu şirketlerinin
pazarlama, satış ve dağıtım operasyonlarını mevcut koşullara uyumlayarak
çalışmalarına devam edebilmeleri.
Üst düzey yöneticilerin kendi şirketleri ile ilgili yapmış oldukları
değerlendirmelere bakıldığında egemen olan beklentinin mevcudu koruma ve
sistemi sürdürme olduğu net bir şekilde gözlemlenebiliyor. Yöneticiler
gerek şirketlerinin performansı gerekse gerçekleştirecekleri harcamalarda
(yatırımlar, pazarlama ve iletişim bütçesi, çalışan sayısı) gelecek sene için pandemi
öncesi döneme dönmüş bulunuyorlar.
C Düzeyi yöneticilerin kendi şirketlerinden ve faaliyet gösterdikleri
sektörden bir adım daha dışarı çıkıp, ülke ile ilgili beklentilerine
baktığımızda bambaşka bir resim ile karşılaşıyoruz. Üst düzey yöneticiler
arasında egemen olan iyimserlik yerini hemen karamsarlığa bırakıyor. Bu
yöneticilere göre, 2021 yılında Türkiye ekonomisi gelecek sene bu yıla göre
daha da küçülecek ve enflasyon daha yüksek olacak; buna karşın işsizlik oranı
benzer bir mertebede seyredecek.
Bu karamsarlığın en önemli nedenlerinden birisi de Türkiye ekonomisine
duyulan güvenin son derece düşük olması. Üst düzey yöneticiler arasında ülke
ekonomisine güvenenlerin oranı yüzde 6’ya kadar düşmüş bulunuyor.
COVID 19’da Yeni Perde …
Normalleşme atılımları ile birlikte geçen yaz aylarının sonrasında
vakaların artması ve buna paralel olarak yeni önlemler ve kısıtlamalar ile
birlikte COVID 19 ile mücadelede yeni bir perde açılmış bulunuyor. Türkiye
bugün açıklanan resmi rakamlara bakacak olursak dünyada en çok vaka görülen
yedinci ülke konumunda bulunuyor ve her gün açıklanan verilerde de Avrupa
ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Pandeminin hız kazandığı böylesi bir ortamda büyük ölçekli şirketlerin
hemen tamamı önümüzdeki döneme yönelik olarak önlem almaya devam ediyor.
Kurumlar çalışanlarının sağlığını önemseyen aksiyonları önceliklendirirken, esnek
ve uzaktan çalışma modelleri, belirli alanlarda harcamaların kısıtlanması,
ofislerin küçültülmesi gibi önlemler de gündeme geliyor.
İş dünyasının ekonomi ile ilgili değerlendirmelerinin ötesinde, üst düzey
yöneticiler salgın süresince Hükümet’in salgının önlenmesi ve ekonomik
sıkıntıların aşılması konusunda izlediği politikaları da desteklemiyor ve
Hükümet çalışmalarını başarısız buluyor.
Üst düzey yöneticilere göre Almanya koronovirüs mücadelesinde örnek
alınması gereken ve ABD de bu işi en kötü yöneten ülke konumunda bulunuyor.
Türkiye de bu alanda en başarısız görünen ikinci ülke olarak nitelendiriliyor.
Sonsöz
İş dünyası COVID 19 ile karşılaştığı ilk dönem sonrasında hızlı bir
şekilde bakış açısını değiştirmiş bulunuyor. Derin karamsarlık ihtiyatlı bir
iyimserlik ile yer değiştirmiş durumda. Bu değişimin en önemli nedeni aslında
yöneticilerin kendi şirketlerine ve sonrasında da faaliyet gösterdikleri
sektöre duydukları güven. Bu iki alanda da yapılan değerlendirmeler önümüzdeki
on iki ayın daha iyi geçeceğine ya da en azından mevcut durumun korunacağına
işaret ediyor. Konu Türkiye olduğu anda tüm algılar değişiyor ve dönüşüyor. Bu
noktada görev kuşkusuz ki Hükümet’e düşüyor. Mevcut ekonomi yönetimine duyulan inançsızlığın
aşılması, izlenen ekonomi politikalarının iş dünyasına güven vermesi ve makro
göstergelerde meydana gelebilecek pozitif değişimler doğal olarak Türkiye
ekonomisine yönelik algıları da etkileyecek ve dönüştürecektir.
(1) Araştırma, Sia Insight tarafından Marketing Türkiye
için Türkiye’nin en önemli şirketlerinde görev yapan C-Düzeyi 119 yönetici ile
CAWI (bilgisayar destekli web anketi) bilgi toplama yöntemi ile 13 – 23 Kasım
2019’da gerçekleştirilmiştir.
(2) Araştırma, Sia Insight tarafından Marketing Türkiye
dergisi için Türkiye’nin en önemli şirketlerinde görev yapan C-Düzeyi 128
yönetici ile CAWI (bilgisayar destekli web anketi) bilgi toplama yöntemi ile 28
Mart – 01 Nisan 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
(3) Araştırma, Sia Insight tarafından Marketing Türkiye
dergisi için Türkiye’nin en önemli şirketlerinde görev yapan C-Düzeyi 117
yönetici ile CAWI (bilgisayar destekli web anketi) bilgi toplama yöntemi ile 30
Kasım – 14 Aralık 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder