BORÇ
Türkiye’de tüketicilerin bugüne ve geleceğe bakış açılarını anlatan, maddi güçlerini değerlendiren çeşitli ölçümleme yaklaşımları bulunuyor.
Bu yaklaşımların en
önemlilerinden birisi TÜİK ve Merkez Bankası işbirliğinde uzun süredir gerçekleştirilen
ve sonuçları her ay açıklanan Tüketici Güven Endeksi isimli çalışma. Bu endeks
birçok alt parametreden oluşuyor, ülkenin ve tüketicilerin ekonomik koşullarına
ışık tutuyor.
Tüketici Güven Endeksi
çok uzun süredir negatif bir seyir izliyor ve tüketicilerin karamsar ruh
hallerini gösteriyor. Bundan beş sene önce 92 seviyesinde olan tüketici güven
endeksi bugün 83’e kadar düşmüş bulunuyor ve hanelerin mali koşullarını
gösteren endeks de bu yıllar arasında neredeyse hiç değişmeden aynı kalmış durumda,
75. Tüketicilerin tasarruf etme eğilimini gösteren endeks de içinde
bulunduğumuz ay 35’i gösteriyor. Borçlanma eğilimi gösteren endeks ise beş sene
önce 33 iken, bu sene 52’ye yükselmiş bulunuyor. Bu endeksler 0 ile 200
arasında değişiyor ve 100’un altı değerler tüketicilerdeki karamsarlığa işaret
ediyor.
Kamu kurumları
tarafından yapılan bu ölçümlemeler dışında araştırma şirketlerinin ve son
dönemlerde başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere yerel yönetimlerin ve
bazı sivil oluşumların hanelerin mali durumlarını aydınlatmaya yönelik araştırmaları
bulunuyor.
Yapılan tüm bu
çalışmalar aslında hanelerin karamsar ruh hallerini anlamamıza olanak sağlayan
ve ailelerin kırılgan ekonomik yapılarını sergileyen veriler sunuyorlar.
Sia Insight tarafından
Türkiye’nin üç büyük ilinde yetişkin nüfus ile Aralık ayında gerçekleştirilen
bir araştırmaya göre, metropol illerindeki hanelerin yüzde 51’i 1.000 liralık
beklenmedik zorunlu bir harcamayı borçlanmadan karşılayabilir durumdayken, zorunlu
harcama 5.000 liraya yükseldiğinde hanelerin yüzde 26’sı ve harcama 10.000 lira
olduğunda da yüzde 16’sı bu harcamayı borçlanmadan kendi kaynakları ile
karşılayabiliyor. Geri kalanlar ise bu harcamayı karşılamak için borçlanmak
zorunda bulunuyor.
Gençler ve orta, orta alt ve alt sosyo-ekonomik sınıflar zorunlu harcama karşısında en kırılgan toplumsal kesimleri oluşturuyorlar. Gençlerin yüzde 60’ı ile orta alt ve alt sosyo-ekonomik sınıfların yarısı 1.000 liralık zorunlu harcamayı dahi kendi kaynaklarından karşılayamıyor.
Aynı araştırma
sonuçlarına göre, üç büyük ilde yaşayan tüketicilerin hayattaki en büyük endişe
kaynaklarından birisi borçlarını ödeyememek ve bu endişe son ekonomik krizde
karşılaştığımız değerleri de geçerek bugün son yılların en yüksek oranına
ulaşmış bulunuyor.
İstanbul özeline bakacak
olursak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen İstanbul
Barometresi Aralık 2020 araştırma bulgularına göre, İstanbulluların yüzde 57’si
geçinebilecek kadar bir gelire sahip bulunmuyor ve yüzde 47’si de aynı ay
içinde borçlanmış bulunuyor.
Özet olarak, Sia Insight
araştırmasına göre, tüketiciler arasındaki iyimserlik hali geçtiğimiz yılın
sonunda dip noktasına ulaşmış bulunuyor.
Bir yandan ekonomik
sıkışmışlık diğer yandan pandemi koşulları hepimizin hayatlarını derinden
etkiliyor; vücut ve akıl sağlığımızı bu zor ekonomik koşullar içinde korumaya
çalışıyoruz.
Bu şartlarda bugün hayatımızdaki en değerli iki şeyden birisi “ekmek”. Ekmek üzerine ve ekmek üzerinden yürütülecek bir siyasetin seçmenler arasındaki etkisi son derece yüksek olacaktır. İstanbul’daki ekmek kavgası bu iddianın en değerli ipuçlarını sunuyor hem iktidara hem de muhalefete.
Yorumlar
Yorum Gönder