REGÜLASYON
Bir toplum kendini nasıl
yeniden üretir; nasıl çoğalır, büyür; nasıl zenginleşir?
Bu sorunun yanıtı
kesinlikle sadece ekonomi alanı ile sınırlı değil. Büyüme ve zenginleşme gibi
kavramlar zihnimizde öncelikle ekonomi ile özdeşleşmiş bulunuyor, çağrışımlar
hep ekonomik kazanımlar üzerine kurulu. Oysa ki, toplumların büyümesinin,
kendini geliştirmesinin ve zenginleştirmesinin yolu sadece ekonomiden geçmiyor.
Toplumların kendi
kaynaklarını kullanarak gerçekleştirdiği her tür üretim büyümeye ve
zenginleşmeye giden yolun kilometre taşlarını oluşturuyor.
Sanat bu kaynaklardan
biri; ister müzikten, edebiyattan, ister dizilerden veya filmlerden söz edelim
üretilen her bir eser, bu eser üzerine yazılan her bir yazı, edilen her bir söz
aslında toplumun kendini üretmesi, büyütmesi ve zenginleştirmesi anlamına
geliyor. Keza teknolojik ve inovatif gelişmeler ve yaratılan ürünler de öyle. Cep
telefonunda kullanılacak bir yazılım da, bir buzdolabının akıllı ve ağ
bağlantılı bir ürün olarak tasarlanması da toplumun kendini üretmesinin ve
çoğaltmasının en güzel örneklerini teşkil ediyor. Bu üretimleri çeşitlendirmek,
hayatın farklı alanlarından örneklerle zenginleştirmek mümkün.
Bir toplum içinde
üretilen bilgi de toplumların en önemli büyüme ve zenginleşme kaynaklarından
birisi. Kendini bilen, tanıyan ve kendi hakkında sürekli bilgi üretebilen
toplumların ekonomik anlamda da, siyasal anlamda da gelişmiş bir toplum olarak
tanımlanacağı son derece aşikâr. Toplumlar çeşitli kurumlar aracılığı ile kendi
hakkında bilgi üretir, bu kurumların yayınları ile kendisine ayna tutar.
Üretilen bilgi toplumun sadece kendini tanımasına hizmet etmez, bunun bir adım
ötesinde, toplumun bugününü düzenlemesini ve geleceğini planlamasını mümkün
kılar.
Toplumlarda bilgi üretim merkezleri çok parçalı bir yapıya sahiptir; daha doğrusu, ideal toplumlarda bu böyledir. Devlet başta istatistik enstitüleri ve bakanlıklar olmak üzere çeşitli kurumları aracılığı ile hizmet ettiği toplum hakkında bilgi üretir. Devlet dışında en önemli bilgi üretim merkezlerinden birisi üniversitelerdir. Eğitim işlevi bir yana üniversitelerin en önemli var olma nedeni aslında araştırma yapmak ve bilgi üretmektir. Ayrıca, başta dernekler ve sendikalar olmak üzere çeşitli sivil toplum örgütleri de toplumların en değerli bilgi üretim kaynaklarından birisidir.
Araştırma şirketleri de gelişmiş
ve modern toplumlarda en değerli bilginin üretildiği merkezlerden birisi olarak
konumlanmıştır. İster pazarlama alanında isterse sosyal ve siyasi alanda
faaliyet göstersin, araştırma şirketleri, bir toplumun kendini yeniden
üretmesi, büyütmesi ve zenginleştirmesi yolunda serbest piyasada faaliyet
gösteren şirketler, sivil toplum kuruluşları ve hatta kamu kurum ve otoriteleri
adına bilgi üretir. Araştırma şirketleri tarafından üretilen bilgiler ile devlet
kurumları tarafından üretilen bilgiler aynı amaçlara hizmet eder.
Türkiye bugünlerde
önemli bir dönüm noktasında bulunuyor. Kamu kurumları dışında bilgi üreten tüm
kurumlar ve işletmeler ciddi bir regülasyon ve hatta yasaklama ihtimali ile
karşı karşıya bulunuyor.
10 Ağustos 2018 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Kamuoyu Araştırmaları ve Sonuçlarının
Yayınlanması Hakkında Kanun Teklifi” ile Bloomberg tarafından geçtiğimiz
günlerde haberleştirilen ve TÜİK’ten izin alınmadan TÜİK’e alternatif araştırma
yapılmasını, herhangi bir mecra yoluyla yayınlanmasını engelleyen ve buna karşı
eylemlerde bulunan kişi ve kurumlara da hapis cezası verilmesini öngören yasa
taslağı hazırlığı, bu regülasyon ve yasaklamanın (şimdilik) iki ayrı odağını
oluşturuyor.
Bugünlerde konu medyada her
ne kadar sadece TÜİK – ENAG – Enflasyon üçgeni içinde yer alsa da aslında
düzenleme başta araştırma şirketleri olmak üzere, toplumda bilgi üreten tüm
kurumları ve işletmeleri etkileyecek son derece önemli bir gelişme.
Bu konuya gelecek yazıda
devam edeceğim.
Yorumlar
Yorum Gönder